Sanat ve mühendislik dünyalarını, coğrafi mesafe ve zamana göre ayrılmış insanları birbirine bağlamayı hedefleyen sanat stüdyosu Breakfast; göz açıp kapayıncaya kadar değişen dünyamızda, insan bedeninin hareketi ve teknoloji arasındaki ilişkiyi bir adım ileri götürmek için izleyiciyle etkileşime giren sanat eserleri yaratıyor.
Andrew Zolty ve Mattias Gunneras tarafından yürütülen Brooklyn NewYork merkezli robotik kinetik sanat stüdyosu olan Breakfast; dijital teknolojiyi kullanarak etkileşimli deneyimler sunuyor ve izleyicilerin uzak yerlerle ilişki kurmalarını sağlıyor. Hızla değişen dünyamız hakkında güçlü hikayeler anlatan şiirsel sanat eserleri yaratarak, alışık olduğumuz piksellerin dijital dünyasını ‘brixel’ adı verilen kinetik bir ortam aracılığıyla genişletip insanlarla farklı iletişim kurma yollarına odaklanıyor.
İsmini ve ilhamını rüzgarla beraber hareket eden sazlardan alan ‘Cedar Point Reeds’, Kaliforniya’da bulunan Cedar Point Rüzgar Çiftliği'nde meydana gelen rüzgar ve rüzgar enerjisi üretimini görselleştiren kinetik bir heykel. Rüzgar çiftliğindeki güç üretiminin bir temsili olarak aydınlanan mekanik sazlar, teknolojinin sağladığı olanaklarla beraber rüzgar çiftliğinde gerçek zamanlı esen rüzgarın hızını ve yönünü tespit ederek hareket ediyor. Her bir bireyin sürdürülebilir gelecek yaratma konusunda üstlendiği görev düşünülerek yapılmış olan heykel, yaklaştıkça tepki veriyor. Heykele yaklaşan her adımda sazlar önünüzde toplanarak aydınlanıyor ve temiz enerjiye doğru giden geleceğe ulaşma konusundaki rolümüzü bize hatırlatıyor.
Robotik ortamla insan etkileşiminin bir keşfi etkileşimli kinetik sanat heykeli ‘Awaken’, kişinin hareketlerini algılayarak tepki veriyor. İzleyicinin elini kaldırmasıyla hareketsiz duran brixel’ler uyanıyor, insan hareketlerini takip ediyor ve ardından eski haline geri dönüyor. Çok sayıda brixel'den yapılmış göz alıcı bir paslanmaz aynadan oluşan Awaken, yansıtıcı özelliğini kullanarak ışıkla beraber insan hareketini akışkan bir formata çeviriyor ve teknolojiyle olan bağımızı yeniden kuruyor.
Katar'daki Zekreet sahilindeki kaya oluşumlarından ilham alan ve hareketleri sahilde meydana gelen gerçek zamanlı rüzgar tarafından yönlendirilen ‘Zekreet Wind’; teknolojinin hayatımızın neredeyse her yönünü tanımlamaya devam ettiği çağda, çoğu kamusal heykelin 20. yüzyılı andırmasına karşı durarak geleceğin heykeli olarak öne çıkıyor. Zekreet Wind; zamanla toplum için kültürü, değerleri ve hayal edilemeyecek olasılıkları yakalayarak tarihin kamusal heykeli olması hedefleniyor.
‘Pool’, makine ve doğa arasındaki ilişkiyi derinlemesine inceliyor. Heykelin etrafında hareket eden izleyicinin hareketini çağrı gibi alıp ve tepki olarak hareket eden brixel’’ler, su dalgaları gibi bir görüntü yaratıyor. Dikdörtgen bir zemine yerleştirilen brixel’ler, tavana yerleştirilen ışıklar sayesinde ışığı yansıtarak tavanda da ışık dalgalanmaları yaratıyor. Farklı hareketlerle farklı su dalgası varyasyonları ortaya çıkıyor.
'İzleyici olmadan sanat bir hiçtir’i savunan ‘Drive’; yakındaki su akıntılarını ve heykele yaklaşan herkese tepki vererek etkileşim yaratıyor. İzleyicinin yansımasının netliği; gerçek zamanlı CO2 seviyelerine veya okyanusun sıcaklığına bağlı olarak değişiyor. Bu durum, izleyicinin küresel ısınmadaki rolü hakkında bir soru sormasını sağlıyor. ‘Drive’ sadece görsel olarak heyecan verici ve akılda kalıcı bir deneyim yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda hem eserin anlamını yaratmada hem de çalışmanın altında yatan daha geniş hikayede bireylerin rolünü vurguluyor.