Maison Objet Paris işbirliği ile gerçekleştirdiğimiz ‘connect’ webinar serimizin üçüncüsüne mimar Alper Derinboğaz ile iç mimar Deniz Galip konuk oldular. 6 Mayıs’ta gerçekleştirdiğimiz konuşma kapsamında konuklarımızla COVID salgını sürecinde ve sonrasında ‘Mekanda Yeni Yaratıcılık’ başlığı altında mimari ve iç mimari alanlarında olası yönelimleri tartışıp kendilerinden bu konudaki öngörülerini aldık.
Farklı kültürlerle empati kurabilme ve duygusal tasarım faktörü
Deniz Galip Projects
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık okuduktan sonra öğrenimine Milano’da devam eden Deniz Galip mimarlık okumanın yaptığı işe daha makro bir ölçekten ve bütüncül bakabilmeyi sağladığını belirtiyor. İç mekan tasarımına baştan itibaren kendisini daha yakın gören Galip, bunun en önemli nedeninin de aslında insanlarla direkt ilişki kurmaktan çok büyük zevk alması olduğunu belirtiyor. Burada duygu paylaşımı da çok önemli bir yer tutuyor. 99 Depremi’nden sonra okula başlayıp, geçici mekanlar tasarlamanın da daha sonra pratiğine yön vermede büyük etkisi oluyor. Milano’da katıldığı Living and Interior Design Master Programı kapsamında sadece konut dışındaki diğer yaşam alanlarına yönelik tasarım anlayışları konusunda tecrübe ediniyor. Bundan sonra da altı sene süreyle Patricia Urquiola ile çalışıp Türkiye’ye dönüyor. Kullanıcı ile en yakın ilişkinin ‘ev’ üzerinde kurulabileceğini düşünen Galip, mimarlık pratiğine ağırlıklı olarak iç mimari projeleri ile devam ediyor.
Mimarlık ile ilgili vizyoner fikir geliştirmenin pratiği
Augmented Structures ve Fitaj Pasajı Projeleri, Alper Derinboğaz
Salon Architects’in kurucusu Alper Derinboğaz’ın mimari pratiğinde sıklıkla gözlemlediğimiz desen; bir fikri sanat veya sergi bağlamında geliştirerek mimari projelere taşıması. Derinboğaz da İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun. Daha sonrasında UCLA’de yüksek lisansını tamamladı. Kriz dönemlerinin mezun olduğu döneme denk geldiğini ve şu anda da bir krizinin içinde olduğumuzu belirten Derinboğaz, krizin dünyanın ve yaşamlarımızın parçası haline geldiğini belirtiyor ve pozitif tavrın sürdürülerek sosyal ağların örülmesinin altını çiziyor. 2010 senesinde Amerika’dan Türkiye’ye döndüğünde Refik Anadol ile Yapı Kredi Binası’nın cephesinde Augmented Structures projesi ile mimarlığın ses ve görsel sanatlar üzerinden dönüşümünü araştırdı. Daha sonraki projelerinde de koşullar ne olursa olsun vizyoner bakış açılarını projelerine taşımaya çalışan Derinboğaz mimarlık ile ilgili fikir geliştirmenin önemini vurguluyor.
Pandemi sürecinde mimarlık pratiği
Yaşama ve çalışma alanlarında adaptasyon mimarisi
Çok beklenmedik bir süreç geçirdiğimizi belirten Deniz Galip bazı sözleşme sürecinde olan projelerinin beklemeye alındığını belirtiyor. Bunun kendisi için projeyi derinlemesine inceleme ve revize etme fırsatına dönüştüğünü düşünüyor. Örneğin ofis projelerini COVID dönemindeki gelişmelere uygun bir şekilde revize ediyor. Cushman & Wakefield’in ‘6 Feet Office’ girişimi virüse karşı çalışanları koruyan bir ofis tasarımı klavuzu, adaptasyon mimarisi için güzel bir örnek teşkil ediyor. Uygulaması devam eden otel projesinde ise açık mekan alanlarını arttırarak, hijyen standartlarına daha da önem verileceğini belirtiyor. Zoom üzerinden toplantılarla bu süreci yürüten Galip, insanların yaşam alanlarının tasarımının önemini bu süreçte daha da iyi anladığını belirtiyor.
Evlerimize gösterdiğimiz özeni, kamusal alana da göstermek
Alper Derinboğaz bu süreçte bazı projelerin iptaliyle karşılaştıklarını belirtiyor. Bununla birlikte açık alanların önemi, direkt olarak temiz hava alabilmek gibi çok ‘normal’ olarak kabul ettiğimiz kriterler daha da önem kazandılar. Akdeniz ikliminde yaşadığımız halde açık alanların mimari projelerde gerekli yeri almadığını belirten Derinboğaz bunun mimari projeleri fonksiyon olarak zenginleştireceğini düşünüyor. İklimi mimari proje tasarımına daha iyi entegre ederek , özellikle kamusal alanlarda kullanıcının yaşam kalitesini yükseltebiliriz. İnovasyon odaklı ofis projelerinde sürdürülebilirlik konularının daha ön plana çıktığını belirten Derinboğaz, gelecekle ilgili düşünmenin ağırlığının arttığını düşünüyor. İstanbul Kent Müzesi projesiyle birlikte karşılık beklemeden yaptıkları ve mimari fikirler ürettikleri projeleri de bir yandan devam ettiriyorlar.
Pandemi döneminde mimarlık için çıktılar:
Değişen mimarlık politikası: Sürdürülebilirliğin trend değil standart haline getirilmesi gerekiyor
Deniz Galip bu süreçte tasarımcıdan üretici ve nihayetinde tüketiciye kadar uzanan sistemin yeniden kurgulanması ve senkronize edilmesi gerektiğini düşünüyor. Bunun işbirliği ile olabileceği ve sürdürülebilir tasarımın trend değil standart haline getirilmesi gerekiyor.
Zamanının ötesinde düşünebilen mimarlık: Var olanı iyileştirmek
Alper Derinboğaz’ın tasarladığı Kaunas’taki Science Island projesi, ekoloji ve insan arasındaki empatiyi güçlendiren bir temele dayanıyor.
Alper Derinboğaz, sürdürülebilirlik çerçevesinde “yeni yapılar her zaman daha mı iyi yoksa bazen olana yeni fonksiyon kazandırmak mı doğru?” diye sorguluyor . Vizyoner yaklaşımlarla zamanının ötesinde düşünebilen mimarlığın doğru olduğunu bildiğimiz ama kabul görmeyeceğini düşündüğümüzle ilişkili olduğunu savunan Derinboğaz, bunun toplum için önemli değerler yaratabileceğini belirtiyor. Duyulara hitap edebilmek bu kapsamda daha da önem kazanıyor. Mimari insanlık tarihinde çok kısa bir dönemi kapsıyor. Bu nedenle bazen mimarların geriye çekilip sürece daha geniş bir perspektiften bakması gerekiyor. Bir çocuğu heyecanlandırmayan mimari kullanıcısına tam anlamıyla dokunamıyor.
1970’lerde, Haus-Rucker-Co’nun geliştirdiği hava ile şişirişmiş strüktüler ve 2019’daki Milano Tasarım Haftası’nda Nilufar Depot Lancetti’deki sergi strüktürleri; mimaride yeni konseptlerin farklı dönemlerde buluşabildiğini gösteriyor.
Bununla birlikte COVID sürecinde evlerimizin hibrit mekanlara dönüştüğünü belirten Deniz Galip, birçok aile bireyinin aynı mekanda ve zamanda farklı aktivitelerin içinde olduğunu belirtiyor. 60lı yılların radikal mimari önerilerde oyuna ve duyguya dair çok iyi öneriler bulunuyor.
Yatak yüzyılı: Mekana oyunu entegre etmek
3. İstanbul Tasarım Bienali’nin de küratörlerinden olan mimarlık tarihçisi Beatriz Colomina , yatak objesinin yarattıığıı yatay mimarlık k avramının dijital çağdaki önemini vurguluyor.
Görsel: Colomina geçtiğimiz Venedik Mimarlık Bienali Hollanda Pavyonu’nda gerçekleştirdiği röportajlardan.
The pleasure island, Aaron Doner, 1971
Mimarlar, endüstriyelleşme ile duygudan uzaklaşıldığı dönemlerde oyunu tasarımlarına entegre etmek istiyorlar. ‘Leisure time’ 60’larda dönemlerde çok konuşulurken günümüzün ev planlarında üretkenlik asıl kriter olarak alınıyor. COVID sürecinde boş zaman kavramının da ev tasarımına entegrasyonun önemi ortaya çıktı. 21. yüzyılda yatağın odak noktasındaki obje olarak yerini alacağını belirtiyor. Yatak mahrem bir alandan çıkıp çalışılan, yemek yenilen ve diğer aktivelerin yapıldığı bir mobilyaya dönüşüyor. Şu an yaşadığımız durum bunu aslında daha anlamlı kılıyor. Zoom toplantılarına alan sağlayan mikro alanlar kurgulanabilir. Bununla birlikte bakır gibi antibakteriyel malzemeler daha sıklıkla kullanılabilir. Nano-teknolojik malzemeler de daha önem kazanacak. Nasıl modernizm sanatoryum estetiğini sahiplenip tekstile ve dekora daha az yer verdiyse bu süreçten sonra da günün gereksinimleri mimariye yön verecek. Bu da evlerden kamusal alanlara geniş bir yelpazede görülecek.
Yeni mimarlık yaklaşımları
Kazdağı’nda ev projesi, Deniz Galip
Mimarinin daha iyi hissettirme ve hatta insanı iyileştirme misyonunun daha da ön plana çıkacağını vurgulayan Deniz Galip, biyofilik tasarımın buna cevap verebileceğini düşünüyor. İnsanın doğa ile olan ilişkisi burada temel alınıyor. Doğanın döngüsünün hissedildiği mekanlar insanlara kendilerini daha iyi hissettiriyor.
Stoa Evi, Alper Derinboğaz / Fotoğraflar: Orhan Kolukısa, Yerçekim
İnsanın doğayla ilişkisi tasarım sürecinde önemli bir kriter. Alper Derinboğaz evi içi ve dışı bir bütün olarak görüyor. .Doğaya uygun yaşamayı öngören Stoa felsefesini çok değerli bulan mimar, bu felsefeyi projelerine entegre etmeyi tercih ediyor.