Baştan başlama ya da eve dönüş
Son zamanlarda günlük rutinimize etki etmeye, sohbetlerimizi şekillendirmeye başlayan, hem bizzat yaşadığımız hem de haberleri kulağımıza gelen gelişmeler, özellikle büyük kentlerdeki hayatlarımızı güvende ve mutlu hissetmediğimiz bir duruma soktu. Bir kısmımız bu koşulları kabul edip hayatına devam ederken, bir kısmımız huzuru başka şehirlerde arıyor. Genel olarak konuşulan “yurtdışına göç” eğilimi göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçek olsa da, bunun tam tersini yapan, doğduğu, büyüdüğü küçük kente geri dönen arkadaşlarımız, tanıdıklarımız oluyor.
Her ikisine de tercih etmeyen, aslında yabancı olduğu ama aldığı eğitim ve çalışma alanı aracılığıyla ilgisini çeken Mardin’e yerleşen Barış Gün’le, bu kararı, henüz deneyimledikleri ve gelecek planları ile ilgili konuştuk.
İstanbul’daki çalışmalar hep Batı odaklı gelişiyordu, bundan rahatsızlık duymaya başlamıştım. Bu nedenle, uzmanlığımı tamamen bu topraklara yoğunlaştırmaya, Mezopotamya zanaatları, seramik, gündelik yaşam gereçleri gibi konular üzerine araştırmalar yapmaya karar verdim.
Geçtiğimiz ay, İstanbul’dan Mardin’e taşındın. Planın tamamen yerleşmek mi, yoksa belli bir süre deneyimlemek mi?
Denemeden neler olacağını bilmediğimden ucunu açık bıraktığım bir konu. Bu nedenle kendime bir sınır koymadım. Fakat taşındığım ilk hafta eminim olduğum tek şey; Mardin’de bir evimin her zaman olacağıydı. Daha sonra başka bir şehire bile gitsem burayı bırakmayı düşünmüyorum. İstanbul’da yaşarken de dışarıya çok fazla giden gelen biriydim, burada da aynı şekilde devam edecek. Mardin’in konum olarak yeri çok iyi. Bir saat içinde Diyarbakır’a, Hasankeyf’e, oradan da Nusaybin’e, Midyat’a gidebiliyorsun. Yolda giderken Şırnak, Habur, Batman, Şanlıurfa gibi tabelalar görmek hoşuma gidiyor.
Seni Mezopotamya kültürüne, coğrafyasına çeken ne oldu?
Ben bir yandan seramik yapıyorum, bir yandan da proje bazlı araştırmacı-müzeci olarak çalışıyorum. Burada alanımla ilgili bilmediğim ve keşfedilmemiş çok fazla konu olması ilgimi çekiyor. Lisans eğitimimden kaynaklı Anadolu’daki kültür ve sanatlara dair seramik ve çini işler yapıyordum, atölyemi açtığımda buradaki tarihi daha yalın yorumlayabilmeye başladım. Fakat uzakta olup kitapları karıştırmak, içine girdikçe buradaki kültürel ve sanatsal derinliği yerinde yaşama hissi vermeye başladı. Aklıma bir sürü araştırma konusu geldi. İstanbul’daki çalışmalar hep Batı odaklı gelişiyordu, bundan da rahatsızlık duymaya başlamıştım. Bu nedenle, uzmanlığımı tamamen bu topraklara yoğunlaştırmaya, Mezopotamya zanaatları, seramik, gündelik yaşam gereçleri gibi konular üzerine araştırmalar yapmaya karar verdim.
Orada yaşayan insanlardan nasıl tepkiler aldın? Büyük bir kentten Mardin’e taşınan başka insanlarla tanışma fırsatın oldu mu?
Bazıları buranın bana çok iyi geleceğini söylerken, bazıları ise anlam veremedi. Öğretmen ya da doktor olarak zorunlu bir şekilde geldiğimi düşünen çok kişi çıktı. Kendi kararımla sevdiğim için geldiğimi duyunca anlam veremediler, “kız başıma” gelmem bile başlı başına garip bir durum olarak algılandı. Bu sayede aslında ne kadar bağımsız ve güçlü bireyler olarak yetişmiş olduğumuzu fark ettim. Buraya yerleşmeden önce, Mardin Müzesi’ne gidip gelerek iyi bir çevre edindim. İnsanların güzelliği ve güven vermesi üzerine içim rahat bir şekilde taşınmaya karar verdim. Büyük kentlerden gelen, benim gibi çok insan var. Zaten haber hızlı ulaşıyor, eve hoşgeldin’e gelen de oldu, ben gelmeden taşındığımın haberini alıp ilk tanıştığımızda seramik yapmak istediğini söyleyen de. İlk bir ayımda, İstanbul’dakinden daha sosyal bir hayat yaşadım.
Fotoğraflar: Rojda Tuğrul
Bazıları buranın bana çok iyi geleceğini söylerken, bazıları kendi kararımla, sevdiğim için geldiğimi duyunca anlam veremedi, “kız başıma” gelmem bile başlı başına garip bir durum olarak algılandı.
Sanıyorum ki, bunu bir “tersine göç” olarak nitelendirenler oldu. Sen ne düşünüyorsun?
Espirili bir dille de olsa bu yorum çok yapıldı. Liseden itibaren Batılı bir eğitim aldım, çok fazla yurt dışına gittim geldim. Buranın şehirlerinden daha çok Avrupa’daki şehirleri tanıyordum. Aa bilmem neredeki çeşmenin karşısındaki pizzacı çok iyi, oradan sonra şunu yap diyordum. Bir noktada itici gelmeye başladı, yukarıdan bakıyormuş hissi verdi. Bu sebepler ve son yıllardaki olaylardan sonra yüzümü Mezopotamya’ya çevirdim. Mesleki anlamda öğreneceğim ve katabileceğim çok şey var. Bazılarının buradan bıkmasını anlayabiliyorum ama onlar muhtemelen burayı benim gördüğüm zenginlikte görmüyor ve daha fazlasını, iyisini istiyorlar. Ben sadeleşmek ve kültürel anlamda beslenmeye duyduğum ihtiyaçtan dolayı buradayım.
Seramik ve ev ürünleri tasarladığın atölyen Barbo’yu taşıma safhası nasıl gidiyor? Mardin, daha nitelikli bir üretim alanı sunuyor mu?
Evin hem balkona hem de yatak odasına açılan en aydınlık odasını atölyeye dönüştürdüm. Evin en son ilgilenebildiğim kısmı burası oldu, bu nedenle yerleşmem bir ayı buldu. Burası bana içerik, zaman ve ilham anlamında her bakımdan daha nitelikli bir üretim alanı sunuyor. Zaten taşınma sebeplerimden biri de bu oldu. Bir süredir yapmak istediğim işler ve koleksiyonlar vardı, mekansal imkansızlıklardan deneyemediğim teknikler.. Burası hepsi için uygun bir ortam.
Yeni yaşama ve çalışma alanını anlatır mısın? Evinin bir hikayesi var mı?
Ev, Mardin Müzesi ile ev sahibinin ortak girişimiyle restore edilmiş bir yapı. Tam olarak yılına dair bir bilgim yok. Eski bir taş ev. (Aslında, içten içe yaşayacağım evin en azından tavanının sıvalı olmasını istiyordum, nedeni tamamen hijyenik) Ev L şeklinde, atölye ve salonun aynı yere açıldığı bir avlu ile kare formunu alıyor. Her odada iki kapı var, hepsi birbirine açılıyor. Evi kale gibi koruyan dev gibi kancalı kapı kilitlerim ve büyük bir anahtarım var. Yatak odası, salon ve atölyenin birleştiği köşede ve yükseltide kalıyor, bu da mağara gibi bir yerde uyuyormuş hissi yaratıyor. Yer yer nişlerin tepelerinde küçük taş oymalarına sahip, en süslü alan ise atölye tarafı. Bir de aşağıda mahzen gibi bir alanım var.
Burasıyla ilgili ilk fark ettiğim şey evin beni yönlendiriyor olmasıydı. İstanbul’da sürekli nereye ne koysam, nasıl dekore etsem diye düşünüyor, fotoğraflara bakıyordum. Her şeyi planlamak istemem ve hiçbirinin olmayışı, tamamen eve ayak uydurmak zorunda kalmam inanılmaz hoşuma gitti. Mardin’in bana katmasını istediğim şeyin, yerleştiğim gibi başladığını fark etmek güzel bir histi.
Mardin ve çevre kentleri ile ilgili üzerine yoğunlaşmayı düşündüğün çalışma konuları var mı?
Yaptığım işlerde her zaman deseni ön plana çıkarmaya çalışıyorum. Seramik şekillendirmeden ziyade desen tasarımı, içerik ve tarihsel yönümü güçlü tutmaya çalışıyorum. Bu nedenle, Mezopotamya ve Orta Doğu kültürüne dair motifler, inançlar ve geometri barbo // work+shop’un en büyük özelliği oldu.
Motif, teknik ve çamur olarak üç alana ayırdığım bir projem var: Totem Projesi. İlk adımını motifler üzerinden çalışarak gerçekleştirdim. Geleneksel bir teknikle üretilen koleksiyon ile yöresel çamur kullanarak ortaya çıkarttığım bir koleksiyon yaparak üçlemeyi tamamlamak istiyorum. Sgraffito tekniğiyle yapacağım yeni koleksiyonu Eylül itibariyle yeni sezonda ortaya çıkartmak istiyorum. Son olarak ise, civardaki çömlekçi ustalarını bulmak, tekniklerini, çamurlarını denemek, öğrenmek ve kendi çamurumu üretmek istiyorum. Bu süreçte çıkacak ürüne dair henüz hiçbir fikrim yok. Bunun biraz zamanı var. Fakat bu son kısımdaki bilgiler yepyeni projelere yön verecek. Onu şimdilik saklı tutuyorum.
Bunların dışında, buradaki zanaatlar ve gündelik yaşam objelerine dair bağımsız olarak yürütmek istediğim araştırmalar ile müzenin seramik koleksiyonu ile ilgili yapılacak bir çalışma olacak.