“Çoklu Perspektifler” serisi mimari, kent ve kent içinde insan arasındaki ilişkiyi fotoğraf üzerinden inceliyor.
Serimizin ikinci konuğu Pawel Franik. Varşova’da çalışmalarını sürdüren Polonyalı sanatçı, film ve fotoğrafçılık okumuş. Kamusal ve kırsal çevreler içinde insanın yalnızlığını konu alan fotoğraf serileri hazırlıyor.
“Fotoğraf bize dünyanın farklı yüzlerini gösteriyor, bizim seçtiğimiz yol ise duruma, vurgulamak istediğimiz olguya ya da direk kendimize bağlı olarak değişiyor. “
Serilerini oluşturan görseller, tam orta noktalarında belli birer objeye odaklanıyor—bir kişiye ya da kediye, bir arabaya ya da bir tabelaya. Bunu imzan olarak nitelendirebilir miyiz?
Bunların tamamı zaman içerisinde ortaya çıktı. Uzun zamandır kendi fotoğraf stilimi arıyordum, üzerinde çalışırken en çok zevk alacağım ve dünyayı kendi algıladığım haliyle göstermeme yardımcı olacak stili. Filmlerdeki geniş kadrajlı çekimler her zaman ilgimi çekmiştir. Dev bir alan ve onun içinde bir şey ya da biri. İnanılmaz beğeniyorum! Ama tabii ki kendimi sadece bununla sınırlandırmıyorum. Fotoğraf bize dünyanın farklı yüzlerini gösteriyor, bizim seçtiğimiz yol ise duruma, vurgulamak istediğimiz olguya ya da direk kendimize bağlı olarak değişiyor.
“On His Own”; insanlar, kentler ve kırsal çevreler arasındaki ilişkiyi gösteren bir üretim. Neden tüm insan figürleri, bulundukları ortama kıyasla oldukça küçük?
Bu serinin merkezine, belirli bir insan için önemli olan belirli mekanları aldım. Bazı görsellerde poz veriliyor ve seçilen ortam, onunla aynı karede yer alan insan için büyük önem taşıyor. Bazen insanları çalışma alanlarında ya da hem yalnızken hem de sevdikleriyle gitmekten hoşlandıkları yerlerde fotoğraflıyorum. Temelinde ise tek olduğumuz anlara odaklanıyorum. Burada yalnızlıktan değil, kendi kendimize kaldığımız ve bundan zevk aldığımız zamanlardan bahsediyorum.
Hem fotoğraf hem de sinema alanlarında projeler üretiyorsun. Senin ilgini çeken ve ikisinin ortak olarak barındırdığı bir özellik var mı?
Bir film yaptığımda ya da fotoğraf çektiğimde, her zaman estetiğe, forma ve kompozisyona, daha da önemlisi, geneldeki canlılığı inşa eden ışığa odaklanıyorum.
Serilerinde siyah & beyaz olanlar ile pastel tonlar olmak üzere iki belirgin skalaya yer veriyor gibisin. Sence fotoğrafta rengin önemi ne?
Kompozisyon ve motife ek olarak, renk de fotoğrafçının elinde olan bir kriter. Renk, motifin kendisi olabilir, bir uyumluluk yaratabilir ya da bu uyumu tamamen yıkabilir. Her bir tonlama içimizde farklı duygular uyandırabilir ve bana göre bu duygular, fotoğrafta en dikkat edilmesi gereken nokta.
Gerçek olan ile fotoğraf aracılığıyla oluşan yansıma/sonuç arasındaki fark nedir?
Fotoğrafçılığın genelde kabul gören konsepti, her zaman gerçeğin en doğru yansımasını yaratmak olmuştur. Bir fotoğraf, bir resimden daha gerçekçidir ve insanlar da fotoğrafın gerçeği söylediğini düşünürler. Ancak geçtiğimiz yıllarda bu görüş tamamen değişti. Görsel düzenleme için hazırlananprogramlar, görünüme müdahale konusundaki sınırsız olanakları ve fark edilmeyecek efektleriyle bizleri güvenilmez bir pozisyona soktu. Buna rağmen fotoğrafın gerçek olma ve gerçek olmama durumu, sanatı hem algılama hem de yaratma süreçlerimizdeki temel mesele olma halini sürdürüyor.