“Çoklu Perspektifler” serisi mimari, kent ve kent içinde insan arasındaki ilişkiyi fotoğraf üzerinden irdeliyor. Serideki üçüncü konuğumuz Leigh Merrill. Çalışmalarını çeşitli kamusal ve özel koleksiyonlarda görebileceğimiz fotoğrafçı, Dallas’ta yaşıyor ve Teksas A&M Üniversitesi Sanat Bölümü’nde akademisyen olarak görev alıyor.
“Çevremizden dökümanlar topluyorum ve onları bir araya getirerek düzenliyorum. Şehrin sahip olduğu parçaları yöneterek ve yeniden metinleyerek hayali mekanlar yaratıyorum.”
İşlerin yaşadığın şehirlerden besleniyor mu? Fotoğraf çekmek amacıyla seyahat ediyor musun?
Mekan benim için çok önemli. Hem yaşadığım şehirlerde hem de seyahat ederken fotoğraf çekiyorum. Çekim yaparken, sonradan üzerinde çalışmak üzere farklı görselleri bir araya getiriyorum. Çoğunlukla mimari strüktürleri ve doğal çevreleri fotoğraflıyorum. Tüm bu imajlarla, dijital kolajlarımı hazırlarken yararlandığım geniş bir görsel veritabanında oluşturmuş oluyorum.
Gerçek görselleri sahte, sürreal ve hayali olanlarla birleştiriyorsun. Gerçeklik ile gerçek dışılık arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsun? Hangisi daha baskın?
Bilgisayarda fotoğraflarımı oluştururken gerçek ile sahte olan arasında hassas bir denge kurabilmek benim için çok önemli. Ortaya çıkan sonuç, ilk bakışta kusursuz ve realist bir etki yaratırken, aynı zamanda taklit unsurlar (garip dizgiler, renk ilişkileri, imkansız perspektifler vs.) da içermeli, ki görselin gerçekliği sorgulansın. Doğru dengeyi yakaladığım takdirde, imajlar sürekli olarak ikisi arasında gidip gelerek ulaşmak istediğim muallaklığı yaratabilir.
Fotoğraf, kamusal alanlar ve mimari arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsın?
Fotoğrafı, mimariyi deneyimlemenin ve yarattığımız kamusal alanları keşfetmenin bir yolu olarak görüyorum. Fotoğraf aracılığıyla bizzat göremediklerimizi gözlemleyebiliyor, irdeleyebiliyoruz. Kendi fotoğraflarım aracılığıyla ise, yapılı çevreyi oluşturan elemanları bir anlamda genişleten ya da daraltan dijital mekanlar yaratıyorum. Böylelikle en çok ilgimi çeken ögeler üzerine yoğunlaşabiliyorum. Mekanların inşa edilme süreci ve bunun fotoğrafa yansıma şekli de oldukça önemli. Lokasyonları henüz gözümüzle görmeden fotoğraf üzerinden görebiliyoruz. Bu durum anılarımızı şekillendiriyor, belli mekanlarımız algılamamızı sağlıyor.
Görsellerinin ayırt edici özelliği nedir? Renk? Kadraj? Düzenleme?
Bu özellikler arasından bir tanesini seçmem gerekse, muhtemelen düzenlemeyi seçerdim. Çevremizden dökümanlar topluyorum ve onları bir araya getirerek düzenliyorum. Şehrin sahip olduğu parçaları yöneterek ve yeniden metinleyerek hayali mekanlar yaratıyorum. Dijital ortamda düzenleme süreçleri ise, görseller üzerinde etkili bir kontrol oluşturmamı sağlıyor.
Üretim sürecini nasıl tanımlarsın? Fotoğraflamaya önceden belirlenmiş bir konseptle mi başlıyorsun yoksa gün sonunda elinde olanlar üzerinden mi ilerliyorsun?
İmgelerimin oluşmasını sağlayan genel ilgi alanlarım var diyebilirim. Mekanın kendisini, onu nasıl inşa ettiğimizi ve kendi algımızın onu nasıl etkilediğini inceliyorum. Düzenleme sürecim genelde şöyle ilerliyor: etkilendiğim bir bina ya da strüktür fotoğrafı ile başlıyorum, daha sonra üzerine eklemeler yapıyor, onu değiştiriyor, manipüle ediyor, yeniden oluşturuyorum. Bu süreç bazen haftalar, bazen aylar sürüyor.