Tasarımda Girişimcilik Ekseni
Eğer sadece bir tasarımcıysanız, bir girişimci gibi düşünemezsiniz. İşletme terimleri ve modelleri ile düşünmezseniz, işinizin ötesindeki fırsatları anlayamazsanız, sadece daha iyi bir form yaratmaya odaklanırsanız, kendinize bir bağlam bulmanız zorlaşır.
Benjamin, Layer’ı kurduktan sonra kendini bir girişimci olarak tanımladın. Senin için bir tasarımcı ya da girişimci olmak ne anlama geliyor?
Benim için her şey neden tasarladığınızla alakalı. Eğer sadece bir tasarımcıysanız, bir girişimci gibi düşünemezsiniz. İşletme terimleri ve modelleri ile düşünmezseniz, işinizin ötesindeki fırsatları anlayamazsanız, sadece daha iyi bir form yaratmaya odaklanırsanız, kendinize bir bağlam bulmanız zorlaşır. Bağlam her şeydir. Şeyleri neden yaptığınızı anlamak, insanların tasarladığın şeyi neden satın alacakları, bu ürünün ne gibi iş kolları yaratacağını anlamak ile alakalı bu bağlam. Bütün bunların toplamı bir girişimcide vücut buluyor. Tasarım bağlamında girişimcilikten bahsetmemizin sebebi, tasarımın daha etkin ve kapsamlı iş kolları yaratan ve insanların yaşam kalitelerini arttıran bir araç olması. Tüm bunlar girişimci bir ruha ihtiyaç duyuyor aslında.
Hubert ve ekibinin Fritz Hansen için tasarladığı "Pair" sandalyenin tasarım süreci
LAYER'ın Moroso için "flyknit" teknolojisi kullanarak geliştirdiği Cradle serisi.
Bu sene Ekim ayında başlayacak olan İstanbul Tasarım Bienali, tasarımın insanlara hizmet eden yapısından çok, insanı yeniden tasarlayabilecek olma ihtimaline odaklanıyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?
İnsanları yeniden tasarlayabileceğimizi düşünmüyorum ama kesinlikle global ölçekteki dinamikleri değiştirebiliriz. Bu, her tasarımcının etkilendiği bir başlık.Bu kadar büyük ölçekleri değiştirebilmek için de her şeyi kontrol etmeniz imkansız. Bana göre tavırların, tutumların yeniden tasarlanması gerekiyor, yaklaşımların yeniden ele alınması, bakış açılarının gelişmesi gerekiyor.
Tasarımcı olarak bunlar üzerine marjinal bir yolla kafa yormak ve en ufak objelerden bile sistemler yaratmak, sistematik düşünmek zorundayız. Sistematik düşünce her zaman büyük davranışsal değişiklikleri beraberinde getirir. Ben buna elastik düşünebilme diyorum. Tek bir arayüzü, tekil bir yaklaşımla ele almaktansa, insanların tüketeceği yeterlilikte ve çapta ele almak gerekiyor. Böylece insanları da yaptığını şeyden yabancılaştırmamış olursun. Bu çok önemli bir nokta. Büyük değişiklikler yapacaksanız, bu aynı zamanda yaratacağınız farkındalıkla da yakından ilgili.
LAYER'ın Bitossi için geliştirdiği telefon şarj ünitesi.
Genç tasarımcıların tutumlarını nasıl buluyorsun? Cesaretleri, ya da mezun olur olmaz kendi stüdyolarını açma cesareti, belki tecrübe eksiklikleri, ya da tam tersi?
Bence kendi işini kurmayı düşünmeden önce olabildiğince çok tecrübe edinip, çok şey öğrenmek gerekiyor. Bu birkaç sene bir stüdyoda çalışmak ya da eğitimini bir süre daha uzatmak, geliştirmek faydalı olabilir. Bireysel olarak ne yapmak istediğinizi algılayabilmek için belirli araçların ve kişilerin etrafında olmanız gerekiyor. Bir iş kurmak ile ilgili tüm bu yaklaşımlarınız aslında bir problem çözme işi, tasarımla çok ilgisi yok. Daha çok fırsatları kapitalize etmekle ilgisi var. Bu çok farklı bir bakış açısı ve bunu yapabilmek için bir tasarımcı olmanıza gerek olduğunu düşünmüyorum. Belki de tasarımcı olmazsanız bu noktada daha başarılı olabileceksiniz. Yani demek istediğim şey, herkes tasarımcı olmak zorunda değil. Genç tasarımcılar, dergilerin onlara mobilya tasarımı ile ilgili dayattığı saçmalıklarla ilgilenmesinler. İlk etapta yapabilecekleri en etkin şey; kendi rotalarına bir bağlam koymak. Tasarımcılar, konuşulması gereken konular etrafında diyaloglar açmalı.
AMASS, Benjamin Hubert'in %100 Design etkinliği için tasarladığı toplam 46.000 modülün bir araya gelerek mekan tanımladığı yerleştirme için geliştirdiği bir konsept.
Bu bakış açısını, ekibinle de birlikte geliştirdiğin üç boyutlu yazıcı ile üretilmiş GO’da görebiliyoruz. Bu ürünün gerçekten senin ve ekibinin nasıl çalıştığını yansıttığını düşünüyorum.
Evet, dediğin gibi bu proje, stüdyodaki çalışma metodlarımızın birçok farklı noktasına dokunuyor. İnsanlarla konuşma, anket yapma, pazarı anlama, tüm bu analizlerimiz ve öğrendiklerimiz doğrultusunda da önümüzdeki fırsatları tanımlayabilmek gibi çok ciddi bir araştırma sürecinden geçtik. Bu proje aynı zamanda analizlerimizi basitleştirmek, etkin mühendislik çözümleri bulmak ve bunun yanısıra yüksek performans tanımı ile iletişime geçecek bir görsel etkinlik kazandırmayı da temsil ediyor.
GO, LAYER’ın Materialise için ürettiği, üç boyutlu yazıcı teknolojisinin kullanıldığı ve kullanıcıya göre şekillenen, kişiselleştirilebilen bir tekerlekli sandalye.
Bence bu ürün stil sahibi ve fonksiyonel olmak arasındaki dengeli uyumu temsil ediyor. Son olarak gelişen malzeme teknolojisi ile uğraşıyoruz. Bizim için bu işin dijital boyutu da çok önemliydi. İnsanların bu ürünü sayısal anlamda kullanabilmeleri ve malzeme teknolojisinden faydalanabilmelerini istiyoruz. Üç boyutlu baskı sisteminin araştırma sürecimizde tanımladığımız birçok soruna cevap verdiğini düşünüyoruz. Kullanıcının sakatlanma riskini azaltacak, daha konforlu, kişiselleştirilmiş bir forma erişen ve gerçekten günlük ritminizde sadece size özel bir uyum sağlayan bir ürün tasarlamak istedik.