In-Between Tasarım Platformu Spotlight + Podcast serisi yeni sezonunda United Colors of Benetton işbirliği ile yaratıcı genç profillerle birbirimize ve dünyamıza daha iyi davranmanın yollarını arıyor. Spotlight X Benetton işbirliği kapsamındaki yedinci konuğumuz ‘Sevgi’ teması kapsamında, dijital içerik üreticisi Deniz Dülgeroğlu.
Bu aralar sıkça seyahat ediyorsun. Seyahat etmenin üretimine nasıl bir etkisi var?
Aynı mekanda durmak sürekli aynı şeyi düşünmeye sebep oluyor. Başka yerlere gidince yeni düşünceler üretebiliyorum.
İçerik üreticisi olmak, sürekli yeni bir fikir üretmeyi de gerektiriyor. Üretim sürecinden bahseder misin? Nasıl planlıyorsun bu süreci?
Uykudan kalkıp not alıyorum. Geçen gece uyanıp “ben nasıl bir veganım” diye not aldım. Vegan olmanın çok katı kuralları var. Çoğu insan “etsiz pazartesi” yapabilecekken veya bazı günleri et tüketmeden geçirebilecekken veganlığın siyah ve beyaz kuralları bunu denemelerine engel olabiliyor. Bunu rüyayla karışık düşündüğüm anda kalkıp not aldım ve bunun üzerine bir video çekeyim dedim mesela.
Wiser Media platformunda, kişisel ilgi alanlarından oluşan “Sürüden Ayrılma Cesareti” ve “Nikotinli İlişkiler” adlı kürasyonların var. Takip ettiğin/ilham aldığın kaynakların neler? Seni ne heyecanlandırıyor?
Zamanımın büyük bir kısmını kitap okumaya ayırıyorum. Kitap okurken de sürekli altını çizen ve not alan bir insanım. Okuduklarıma kendi içimden cevap verme isteğim de benim üretimime dönüşüyor. Bunun hakkında bir podcast yapayım veya video çekeyim diyebiliyorum. Başkalarının üretiminden çok besleniyorum.
Wiser Media’daki kürasyonlarımdan çok mutluyum. Daha önce farkında olmadan belli bir çatının altında çok okuma, araştırma yapmışım. Başkalarına sunabileceğim kadar bir birikim oluşturabilmişim. “Sürüden Ayrılma Cesareti” başlığında kendisi olmayı başaran insanlara dair filmleri, romanları ve makaleleri topladım. Bana en çok sorulan soru “Nasıl diş hekimliğini bırakıp reklamcı oldun?” oluyor. Daha önceden bunu yapmış insanları okudukça cesaret geliyor aslında. “Nikotinli İlişkiler” başlığı da çok cevaplamam istenen toksik ilişkiler konusundan oluştu. Toksik bir ilişkinin içerisindeyken insanın kendi kendisini görmesi çok zor olabiliyor. Bir filmi izlerken oradaki karakteri görünce fark ediyoruz aslında ne kadar benzer şeyleri yaşadığımızı.
Dijital içerik üreticilerinin tüketim döngüsündeki rolü hakkında ne düşünüyorsun?
“Influencer” denilince akla “link” veren kişiler geliyor. Buna çok üzülüyorum. Terapistim bana şöyle bir şey söylemişti: “İçerideki şeyi onarmak yerine dışarıdan bunu değiştirmeye çalışırsan içerideki harabe durmaya devam eder. Tamiratı içeriden yap.” Bence çok fazla tüketerek bir şeylerin daha güzel olacağını sanıyoruz. Onun giydiğini giyersem belki benim de benzer bir hayatım olur gibi bir yanılgıya düşülüyor. Sadece kıyafet mi bizim ilham verebileceğimiz konu? “Influencer” kelimesi etki eden demek. Etki edebileceğimiz birçok alan var. İlla bir şey satın aldırmak olmamalı amaç.
Pride haftasında yaptığın paylaşım oldukça önemliydi. “Kimin kimi öldürdüğü dert olmadı bu ülkede, kimin kimi sevdiği kadar” dedin bu paylaşımla. Senin gözünden sevgi nedir?
Geçtiğimiz günlerde erkek kardeşimle konuşuyorduk. Sevginin bir his olduğunu düşünmüyorum dedi. Sevgi gösterilebildiği kadar var aslında. Birini sevdiğimizi söyleyip bize ihtiyacı olduğu gün orada değilsek bu sevgi değil. Sevgi bana ne yaşattığın. Ben de böyle düşünüyorum. Saygı olmalı en başta. Gerçek sevgi, sen kim olmak istiyorsan bunu keşfetmene yardımcı olmak, sana alan açmak hatta koluna girip sana destek olmaktır.
Pride haftasına gelecek olursak, maalesef sevmek hakkında o kadar az şey biliyoruz ki, onun içimizde yarattığı boşluk yüzünden ve sevgisizliğin verdiği nefret yüzünden sürekli birilerine saldırıyoruz. Toplumsal bir sorun görüyorum ortada. Sevgiyle büyümemiş insanlar sevgiyi gördüklerinde rahatsız oluyorlar.
Birbirimize ve dünyamıza daha iyi davranmak için önerilerini bizimle paylaşır mısın?
Herkesin kendini geliştirmesi lazım. Sorunların çözülmesi için herkes kendisinden başlamalı. Toplumun değişmesi için önce bireyin değişmesi gerekiyor. İnsanlar kendilerindeki sorunlarla yüzleşmezlerse başkalarındaki sorunlardan tetiklenmeye başlıyorlar. Halbuki insan kendiyle uğraşmaya başladıktan sonra başkalarının hayatlarına daha az müdahil oluyor.
Yakın gelecekteki planların neler? Bir kitap projen olduğundan bahsetmiştin. Onun hakkında neler söylersin?
Kitabı yazıyordum ama yarım kaldı. Kitap projesi baya bir kapanmamı gerektirecek. O yüzden YouTube ve podcast’i belli bir yere getirdikten sonra bir sezon arası verip kitaba vakit ayırmayı istiyorum. O zaman kısa sürede bitirebilirim diye düşünüyorum.
Instagram üzerinden senin hakkında merak edilen soruları topladık:
Podcast önerisi yapar mısın?
Beni podcast yapmaya iten ve en sevdiğim podcast olan Can Kozanoğlu ve Mirgün Cabas’ın “İlk Sayfası” podcastini öneririm.
Bir günü nasıl geçiyor?
Günün önemli bir kısmını kitap okuyarak geçiriyorum. Yürüyüş yapıyorum ve vakit olursa spor da yapıyorum. Yürüyüş yapmazsam, evden çıkmadan oturursam aynı düşüncelerin içinde takıldığımı fark ediyorum.
Tüm yaralarımı aştım, her şeyi geride bıraktım dediği evrede mi?
Öyle bir şey yok bence. Hayat devam ettikçe yeni sorunlar olmaya devam edecek. Ama öğrenimlerim oldu diyebilirim. Yine bir şeye üzülüyorum ama şunu biliyorum, hayatta hiçbir his kalıcı değil. Eskisine nazaran daha kolay başa çıktığım şeyler oluyor.
Tanınır olduktan sonra hayatı ne şekilde değişti?
Pandemide sokağa da çıkmadığımız için bir değişiklik olmadı. Şimdi yeni yeni dışarı çıktıkça beni tanıyanlar olduğunu görüyorum. Yanıma gelenlerden anladığım, insanlarda uyandırdığım duygu “ağlamak”. Hoşuma gidiyor çünkü ağlamak normalde güçsüzlük göstergesi veya saklamamız gereken bir şey gibi algılanıyor. Ağlamak, duygusal bir boşalma aslında. Biri podcast’imi dinleyip “Aa, hakkımız var mı böyle bir duygusal boşalmaya?” deyip ağlayabiliyorsa ne güzel.
Podcast&Röportaj: Özge Adanır