In-Between Tasarım Platformu Spotlight + Podcast serisi yeni sezonunda United Colors of Benetton işbirliği ile yaratıcı genç profillerle birbirimize ve dünyamıza daha iyi davranmanın yollarını arıyor. Spotlight X Benetton işbirliği kapsamındaki üçüncü konuğumuz ‘Neşe’ teması kapsamında, onarma, üretme ve paylaşma odağında çevreyle diyalog kuran bir gönüllülük kulübü olan Onaranlar Kulübü.
Onaranlar Kulübü’nü kurmadan önce neler yapıyordunuz?
Doğukan Güngör: Endüstri mühendisiyim. Bir teknoloji firmasında pazarlama ve iletişim yöneticisi olarak çalışıyorum. Kalan zamanımda Onaranlar Kulübü’ne mesai harcıyorum. Çalıştığım şirketteki kültürün bana kattığı deneyim ve yetki sayesinde sosyal fayda projelerinin içerisinde olabildiğince yer almaya çalışıyorum.
Aytekin Gezici: Onaranlar Kulübü’nden önce farklı alanlarda çalışma fırsatım oldu. Profesyonel olarak sivil toplum kuruluşlarında saha ve proje koordinatörü olarak çalıştım. Daha sonra fotoğrafçılık ve video grafikerliği yaptım. Şimdi Onaranlar Kulübü’ndeyim.
Ufuk Emin Akengin: Öğrencilik dönemimde farklı sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak yer alıyordum. Doğukan ile onun çalıştığı şirket aracılıyla tanışıyorduk. Sonradan Onaranlar Kulübü girdi hayatımıza.
Onaranlar Kulübü nasıl başladı? Fikrin ortaya çıkışından bahseder misiniz?
Doğukan: Onarma ve üretimin demokratikleşmesi kavramlarını sosyal fayda için nasıl kullanabiliriz sorusuyla yola çıktık. Onaranlar Kulübü’nün ismi bu şekilde oluştu. Hem 3 boyutlu yazıcı teknolojisini kullanmayı hem de onarma kültürünü yeniden gündeme getirmeyi amaçlayarak sokakta aksiyon almaya başladık. Kent, sokak, çevre ve insan arasındaki diyalog bizim için önemli.
Kulübün yapısından biraz bahsedelim. Kaç kişilik bir ekibiniz var ve gönüllülük esaslı çalışmalarınızda katılımcıları nasıl seçiyorsunuz?
Ufuk: Onaranlar Kulübü’nün çekirdek ekibi 4 kişiden oluşuyor. Proje ve iletişim koordinasyonu ile ilgileniyoruz daha çok. Bizim dışımızda, farklı etkinlik ve projelerde bir araya geldiğimiz 1000 kişinin üzerinde bir gönüllü ekibimiz var. Web sitemizdeki “Onaran Ol” formunu dolduran gönüllüleri açık çağrı yaparak projelerimize dahil ediyoruz.
Tasarım ve üretim süreçleriniz nasıl işliyor? Başlangıç noktanız neresi oluyor?
Doğukan: Müdahale etmek istediğimiz alanla ilgili veri toplayarak başlıyoruz sürece. Vermek istediğimiz mesajı en kapsayıcı şekilde aktarmak için topladığımız geri bildirimleri, fikirleri ve deneyimleri kullanıyoruz. Onarma ve üretmenin yanı sıra tasarım ve mizahı da sürece katarak toplumun ilgisini çekmeyi amaçlıyoruz. Kent ve insan arasında kurmak istediğimiz diyaloğun samimi olmasını önemsiyoruz. Doğru zamanda, doğru amaçla insanları bir araya getirmeyi amaçlayan bir platform olarak konumlandırıyoruz kendimizi.
Sürdürülebilirlik, ileri dönüşüm ve “maker” kültürü Onaranlar Kulübü’nün de temsil ettiği değerler. Kentin içerisinde, geri dönüştürülmüş malzemeleri kullanarak onarma çalışmaları yapıyorsunuz. Yakın zamanda gerçekleştirdiğiniz Kalamış Parkı projenizin sürecinden bahseder misiniz?
Ufuk: Süreç kullanıcı araştırması yaparak başladı. Parkı kullananların ihtiyaç ve geri bildirimlerini topladık. Bu verileri topladıktan sonra tasarım aşamasına geçtik ve çözümler üretmeye başladık. Sürdürülebilirlik, bu projede kullanıcıların kamusal alanı istediği verimde ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kullanabilmesiydi bizim için. Bunun yanı sıra geri dönüşüm ve ileri dönüşüm malzemeleri de park içerisinde kullandık.
Aytekin: Onarma, üretme ve paylaşma kavramlarını bizim için değerli. Parkı onarırken, atıkları değerlendirebileceğimiz bir alan oluşturmak istedik. Nike’ın parçalanmış ayakkabılarını ham madde olarak kullanıp basket sahasının ve koşu pistinin zeminini tasarladık. Bu malzemeyi mobilyaların oturma yüzeylerinde de kullandık.
Ufuk: Tüm bu süreçte kullanıcı geri bildirimleri önemliydi. Örneğin kaykay parkı kullanıcılarından aldığımız geri bildirimler doğrultusunda kilitli dolaplar ve kaykay onarım noktası tasarladık. Bu alanın hemen yanında 43 metre uzunluğunda tek birim bir mobilya tasarladık. Bu alanın kullanıcılar için bir toplanma alanı olmasını amaçladık. Hem spor yapanların dinlenebileceği hem de denizi izleyerek çalışmak isteyenlerin kullanabileceği bir alan oluşturduk. Gökyüzünü ve denizi izlemek isteyenler için de bir gökyüzü hamağı ekledik. Nike ve Kadıköy Belediyesi’nin desteği ile gerçekleşen bu proje, özel sektör, yerel yönetim ve sosyal girişim iş birliği olması açısından da çok değerliydi.
Belki de her gün geçtiğimiz fakat dikkat etmediğimiz sokakları renkli ve oyuncu bir yaklaşımla “hackliyorsunuz”. O sokaklarda yaşayanlardan nasıl tepkiler aldınız bugüne kadar?
Doğukan: Sokak yerleştirmeleri olarak adlandırdığımız bu seri Onaranlar Kulübü’nün imza projelerinden. Başlangıçta doğalgaz kutularının üzerine 3boyutlu yazıcı ile ürettiğimiz saksıları eklemiştik. Kimi mahalleli bunu çok beğenirken kimisi zarar verdi veya başka bir işleve dönüştürdü. Bunların hepsine bir iletişim kurma yöntemi olarak bakıyoruz. Bizler Onaranlar Kulübü’nün dışında da sosyal hayatı yaşamaya ve dünyanın kirli havasından biraz arınıp kendimize nefes alacak alanlar yaratmaya çalışan gençleriz. Bizim gibi düşünen insanların bu işleri sahiplenmesi bir sonraki işi yapmamızda büyük bir teşvik oluyor.
Onaranlar Kulübü’nün yakın gelecekteki planları neler?
Doğukan: Sokak yerleştirmelerine devam etmeyi ve daha fazla gönüllüyü bu projelere dahil etmeyi istiyoruz. Kulüp olarak, geri dönüşümü odağımıza aldığımız bir atölye kurmayı istiyoruz. Şimdi bu hayalimiz için çalışıyoruz. Bununla birlikte farklı marka iş birlikleri ile yapacağımız projeler var. Yaz döneminde Onaranlar Kulübü’nü daha sık duyabiliriz.
Aytekin: Hem daha sık hem de farklı şehirlerde duyabiliriz.
Birbirimize ve dünyamıza daha iyi davranmak için önerilerinizi bizimle paylaşır mısın?Doğukan: Düşündüğümüz, bildiğimiz ve yeteneğine sahip olduğumuz, bilgi anlamında bizi güçlü kılan her şeyi demokratik bir şekilde paylaşırsak daha çabuk iyileşiriz. Sadece dünya ile sınırlı olmadığımızı düşünüyorum. Tüm evren için bu geçerli bence.
Ufuk: Birbirimizi ve yaşadığımız ekosistemi sahiplenmemiz gerekiyor. Etrafımızı iyileştirmek için çalışmalıyız.
Aytekin: İnsanlara, canlılara, çevremize saygı göstermeliyiz. Saygı ortamını kurduğumuzda daha iyi bir dünyaya ulaşabileceğimizi düşünüyorum.
Röportaj&Podcast: Özge Adanır