Mekanlar arasındaki hareket ve paylaşım döngümüzü yeniden değerlendirdiğimiz 2020 yılı, bir arada yaşamaya ve çalışmaya devam edebilmemiz için; akıllı binalara yapılan yatırımların önemli ölçüde artmasına sebep oldu.
Accenture; 2020’leri, evin anlamını değiştiren bir evre olarak tanımlıyor ve dünya genelinde pandemi kısıtlamarı kalktığında bile dünya nüfusunun %69 unun evlerde sosyalleşeceğini öngörüyor.
Amsterdam’da farklı nesillerin bir arada yaşadığı bir konut
Dünya Bankası’nın öngörülerine göre ise, global ekonomi 2. Dünya Savaşı’ndan beri en durgun dönemine giriyor. Bu bilginin ışığında; farklı nesilleri bir arada barındırabilecek esneklik ve kapasitede konutlar tasarlamak önümüzdeki dönemin mimarlık gündemi. Bu gündem de; Co-habiting ya da “multi-generation migration” denen, farklı nesillerin bir arada yaşadığı ev tipolojisine geri dönmemize neden oluyor. Maddi imkanlar, pandemiyi bir arada geçirme isteği, kira oranları, çocuk bakım masrafları gibi birçok farklı sosyo-ekonomik dinamikler etrafından şekillenen bu yeni yaşam biçimleri X,Y ve Z kuşaklarını aynı evi paylaşmaya teşvik ediyor.
Gayrimenkul değerleme uzmanı firma Zillow’a göre, Mart-Nisan 2020 arasında 2.7 milyon Amerikalı genç yetişkin, ebeveynlerinin yanına taşındı. Bu yer değiştimelerin çoğunluğu 18-25 yaşları arasındaki Z kuşağında gözlemleniyor.
Covid-19 sonrası şekillenen bu yeni hayat düzenlerimizde, yaşama ve çalışma alanlarında, verilerin zekasına olan ihtiyacımız artmaya başladı. Bu ihtiyacın karşılığı olarak akıllı bina teknolojileri dönüşmeye devam ediyor. Deloitte’un 2040 ‘daki sağlık sistemlerini öngörme amacı ile sağlık çalışanları ile yaptığı çalışmanın sonucuna göre; “Geleceğin sağlık sistemi kullanıcıyı teknolojiye götürmeksense; teknolojiyi kullanıcıların evlerine getirecek.”
ABI Research fimasında Akıllı Evler Araştırma Direktörü Jonathan Collins, önümüzdeki 5 sene içerisindeki akıllı ev cihazlarının satışında %80’lık bir artış görüleceğini öngörüyor. Akıllı binaların en temel amacı binadaki verimliliği her anlamda arttırmak ve daha verimli bir kullanıcı deneyimi sağlamak. Cihazlara bağlı sensörlerle donatılan binalar, tüketim seviyeleri hakkında bilgi sağlayabilir, doluluk durumuna göre ısı ve ışık seviyesini ayarlamak gibi otomatik kararlar verebilir ve bireylere binanın verimliliğini arttırmak konusunda daha iyi karar alabilmeleri için veri sağlayabilir.
Önümüzdeki dönemde sensörlü kapılar, sesle etkinleştirilen asansörler, telefonla kontrol edilen kapı kilitleri, hava kalitesini arttıran havalandırma sensörleri gibi temassız teknoloji örnekleri ile daha çok karşılaşacağız.
PointGrab’in sensor projesi CogniPoint, binalardaki kişilerin sayısını ve konumunu kaydediyor. Kayıtlı kullanıcı dışında binaya bir giriş olduğunda uyarı veriyor. Deloitte, PointGrab’ın sensörlerini, masaların ve paylaşılan alanların kullanılabilirliğini gerçek zamanlı olarak göstermek için Londra kampüsündeki binalarına ekran bağladı. PointGrab’ın Ceo’su Doran Shachar, iki kişi birbirine iki metre yakınlıkta 30 saniyeden fazla durursa PointGrab'ın bir uyarı oluşturacağını söylüyor.
Mobil uygulamaya sahip bir kapı zili işlevi gören Ettie, kızılötesi sıcaklık sensörüyle ziyaretçinin sıcaklığını ölçüyor. Ziyaretçinin sıcaklığını ölçtükten sonra içeri girmesinin güvenli olup olmadığına dair kullanıcının telefonuna uyarı gönderiyor.
Wave Plus sensör, iş yerlerinde viral yolla bulaşan risk faktörlerini, ortamların CO2 seviyelerini, nem ve sıcaklıklığını izleyerek insanların bulundukları ortamdaki hava kalitesini anlamalarına yardımcı oluyor. Kaydettiği bilgileri, sensörü kontrol eden kullanıcıyla paylaşıyor.
MIT Media Lab’in ürünü olan Butlr, giderek yayılan yüz tanıma tabanlı teknolojiler veya kızılötesi sensörler yerine kişinin biyometrik ısı imzasını ölçüyor ve hareketle beraber kişinin duruşunu da izleyerek, kullanıcı davranışlarını daha iyi analiz ediyor.
Görsel kredisi: Butlr
Örneğin; bir kullanıcı kanepede kitap okumayı bitirip uzanma pozisyonuna geçerken, tavan ışıkları sönüyor ve jaluziler kapanıyor. MIT Media Lab’in kurucu ortağı Jiani Zeng, ‘’Pandemi sonrası dönemde binalardan, yeni sağlık ve güvenlik gereksinimlerine yanıt verebilmek ve gelecekteki salgın hastalıkları önleyebilmek adına daha fazlasını yapmaları istenecek. Mimarlık geleceğinin, sorumlu ve bulunduğu bağlama duyarlı olduğuna inanıyoruz.’’ diyor.