Bireyselleşme ve ekonomik kriz gibi global gelişmeler doğrultusunda, daha çok tercih edilmeye başlanan ‘co-living’ konsepti, Türkçe’ye ‘birlikte yaşam’ olarak çevriliyor.
Birlikte yaşam kültürü, tarih boyunca paylaşım ve topluluk içinde yaşam olarak şekillenirken bugün; yalnızca fiziksel alanı paylaşan insanların ötesinde benzer değerleri, ilgi alanlarını ve bir yaşam felsefesini paylaşan topluluklara yer açıyor.
Sizler için topluluk duygusu ve sürdürülebilirlik gibi değerleri bir araya getiren birlikte yaşam örneklerinden bir seçki derledik.
Teatum+Teatum mimarlık ofisi tarafından geliştirilen Garden Coliving House, Londra’da konumlanıyor. Merkezine Y kuşağının yaşam biçimlerini alan proje, günlük yaşam ritüellerini yeni anlatılarla sunmayı hedefliyor. Yapının giriş katında yatak odaları yer alırken, 1.kat ve 2.katta yaşam alanları konumlanıyor. Katlar arası etkileşime izin veren tasarım, mekan içerisinde dikey bir sirkülasyon sağlıyor. Proje tasarımında, yatak odaları ve lavabolar kişiselleştirilirken, mutfak ve dinlenme alanları kamusal alan olarak işliyor. Kişileri evde zaman geçirmeye teşvik eden yapı, konut sakinleri için birlikte vakit geçirebilecekleri, çalışabilecekleri, istediklerinde yalnız kalabilecekleri alanlar sağlıyor.
Danimarka merkezli mimarlık ofisi Sangberg tarafından tasarlanan Ibihaven, ortak alanlara odaklanarak yaşlılar için sürdürülebilir bir konut oluşturuyor. Ibihaven projesi, Kopenhag Üniversitesi ve antropoloji danışmanlık firması olan Maple tarafından destekleniyor. İnce ahşap sütunlardan oluşan ızgara ile çerçevelenen yapı; atölye, egzersiz, kütüphane ve dinlenme alanlarının olduğu kapalı bir avlu etrafında düzenleniyor. Yapı içerisinde Yunan agorasına atıfta bulunan kapalı bir ‘kentsel alan’ bulunuyor. Bu alan, konut sakinleri için buluşma merkezi olarak işliyor. Yapıda, tek kişilik ve çift kişilik kullanımlar için tasarlanmış iki tip daire bulunuyor. Dairelere ortak avludan erişim sağlanarak, sakinlerin birbirleriyle olan etkileşiminin arttırılması hedefleniyor.
Guallart Architects tarafından tasarlanan Gandia Üniversite Konutları, Valensiya’da konumlanıyor. Kompleks yapı, gençler için 102 daire, yaşlılar için 40 daire, belediye konseyi için de bir sosyal merkez içeriyor. Mimarlık ofisi, Gandia Üniversite Konutları projesiyle geleneksel konut tipolojilerinin aksine üç farklı ölçekte yaşam alanı oluşturuyor. 1. ölçek olarak nitelendirdikleri loft tipi dairelerde mutfak, banyo ve yaşam alanı bulunurken; 2.ölçekte, katlar arasında kalabalık gruplara izin veren ortak alanlar olarak kurgulanıyor. 3.ölçek olan zemin katta ise ortak kullanıma imkan tanıyan salon, çamaşırhane ve kütüphane bulunuyor. Geliştirilen bu kat planlaması ve tasarım kurgusu, sosyal ve çevresel açıdan sürdürülebilir bir alan tanımlıyor.
Olaf Gipser Architects'in tasarladığı Stories isimli konut yapısı; Amsterdam’da, sürdürülebilir ve sağlıklı bir kentsel yaşam alanı sunmayı hedefliyor. 47 metre yüksekliğindeki kule, eski sanayi bölgesi Buiksloterham'da, 29 daire ve ortak yaşam alanlarından oluşuyor. Çelik çerçeveleri ve beyaz cephesiyle dikkat çeken yapı, gelecekteki olası senaryolara kolayca adapte olabilecek şekilde, ‘açık yapı’ şeklinde tasarlandı. Yapıda hem ev hem ofis olarak işlevlendirilebilen daireler ve ayrı olarak kiralanabilen özel girişli odalar yer alıyor. Üzerinde kentsel bir çiftlik bulunduran teras yapı tasarımında, dikkat çekiyor. Teras alanı aynı zamanda barındırdığı kafe ile topluluklar için sosyalleşme alanı sağlıyor. Stories projesi, Dezeen Awards 2022'nin konut projesi kategorisinde finalist olarak yer aldı.
Adrian Streich Architekten tarafından tasarlanan Kraftwerk, Zürih’te konumlanıyor. Yapı, var olan iki binanın, bir uzantı ve bir bütün olarak bir araya getirilmesiyle oluşuyor. Verandanın yapısı ve salonların bitişik tasarımı sayesinde konut sakinleri kendi özel alanlarına çekilebiliyor. Mutfaklar ve yemek odaları doğrudan verandaya bitişik tasarlanırken, oturma ve yatak odaları, mahremiyet sağlamak üzere daha iç tarafta kurgulanıyor. Yapının ortak alanları ve özel alanları sakinlerin isteğine göre birleşerek alternatif yaşam ortamları oluşturabiliyor. “Komün terası” yerleşimin kalbini oluştururken, şehirdeki herkesin kullanımına açık pek çok alan da sunuyor. Bu da yapının kendi içerisinde sağladığı etkileşimle birlikte kentle de diyalog kurmasını sağlıyor.
D&D tarafından geliştirilen The Episode Suyu 838, Seul’un kuzey kesiminde bir yaşam merkezi olarak işliyor. Proje, bölgedeki niteliksiz konut stoğu nedeniyle izole olan Kore toplumunun sorunlarını çözmek üzere geliştiriliyor. Yapı, bodrum katından 4.kata kadar ticari, 3.kattan 23.kata kadar konut alanları sunuyor. İnsanların hızla değişen yaşam tarzlarına adapte olacak şekilde tasarlanan Episode Suyu 838, ‘sürdürülebilir bir köy’ olarak işliyor. Çeşitli amaçları karşılamak için doğal temas noktaları yaratmayı ve ortak bir deneyim alanı oluşturmayı hedefliyor. Sürdürülebilir bir yaklaşımı benimseyen yapının, inşaasından mobilyalarına kadar karbon emisyonunu azaltan geri dönüştürülmüş malzemeler kullanılmış. Çevre dostu malzemelerin kullanılmasının yanı sıra, iç mekanda tercih edilen modüler tasarım, kullanım amacına göre mekanın dönüşmesini sağlıyor. Geliştirilen bu esnek tasarımla, farklı etkinliklerin desteklenmesi ve sürdürülebilir bir topluluk oluşturulması hedefleniyor.