Pınar Akkurt ileri dönüşüm yaklaşımıyla çevresel farkındalığı arttırıcı tasarımlar yapıyor.
Çalışmalarında odaklandığın alan; çevre sağlığı ve aynı zamanda dünyadaki sosyo-ekonomik dengeler ile birebir ilişkili. Bugün dünyanın içinde bulunduğu kullanma-tüketme döngüsünde; öncelikle tasarımın rolünü nasıl ifade edersin? Bu bağlamda çalışmalarını nasıl konumlandırıyorsun?
Tasarımın rolü çok önemli ama tek başına değil. Tasarım, üretim, tanıtım, pazarlama ve dağıtım gibi bütün kollar birlikte çalıştığında genele yayılıyor ve olumlu veya olumsuz etkiler hissedilir olabiliyor.
İlk insan yapımı plastik 19. yüzyılda, endüstri devriminin ardından endüstriyel kimyanın gelişmesiyle, çabuk ve ucuz üretilebilecek bir malzeme olarak icat edilmiş. Ama şimdi en büyük dertlerimizden biri haline geldi. Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki ‘Yedinci Kıta’, 3,4 milyon kilometrekare genişliğinde, 7 milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığını. Plastiğin mucidinin günümüzdeki sonuçlarını öngördüğünü düşünmüyorum.
Artık tasarımcıların, mimarların, mühendislerin ve bilim insanlarının, aslında herkesin geleceği düşünerek hareket etmesi gerekiyor. Biyoçözünür malzemelerle yapılan, canlılara saygılı, dünyayla birlikte var olabilecek tasarımlar üzerine kafa yormalıyız.
Kendi açımdan ben büyük resimde küçük bir noktayım. Ama en azından çalışmalarımın eldeki malzeme ve imkanlarla yapılabileceklerle ilgili yeni bakış açıları kazandırabilmesini ve yeni fikirlere yol açmasını dilerim.
Tasarımı, gündelik hayatlarımızda çevre farkındalığı yaratmak için kullanıyorsun. Herkesi buluşturan ortak bir dil kurgularken izlediğin yöntem nasıl değişiyor?
Yola çıkış noktam çevre farkındalığı yaratmak değildi aslında. Bu kendiliğinden gelişen bir süreç oldu. 1996’da Akademi’de birinci sınıftayken, istediğiniz malzeme ile 1 metreden büyük bir el heykeli yapın dediklerinde yakındaki fast food lokantasının kağıt bardaklarını kullanmıştım. Bu yaptığıma ileri dönüşüm dendiğini çok sonradan öğrendim.
Günlük hayatımda da, üretimlerimde de hazır, gündelik, var olan, bilinen nesneler ve malzemelerle neler yapılabilir, az hamle ve müdahaleyle sade, basit ama zengin bir dil nasıl oluşturulabilir diye düşünüyor, buna kafa yoruyorum. Bunun yanı sıra üretim sürecimde kullanmayı seçtiğim materyallerin bilinirliği, insanların işlerimle ilişki kurmasını kolaylaştırdığını düşünüyorum.
Tasarım metodolojin zaman içerisinde nasıl gelişti?
Yaparak, deneyerek, öğrenerek gelişmeye devam ediyor. Bazen bir konu veya aklıma takılan bir soru harekete geçiriyor beni, bazen de bir malzeme. Hep aynı yolu izlemiyorum. Ama çoğunlukla yazarak ve çizerek eskiz yapıyorum. Malzeme ve uygulama araştırmasından sonra testler, maketler ve sonra da gerçek boyutlu uygulama yapıyorum. Bu süreçlerde de yeni insanlar, konular, malzemeler ve yöntemlerle tanışıyorum. Araştırma ve öğrenme sürecim hep devam ediyor.
An Upcycling Study: Kendine Has DNA, One Love Festival 15, 2019
İleri dönüşüm kütüphanesi oluşturmaya başlamanın arkasındaki ana motivasyon nedir? Bu kütüphane açık bir kaynak olarak hizmet edecek mi?
Uzun yıllardır çok bilinen ve kolay bulunan, atık denen veya istenmeyen malzemelerle çalışıyorum ve bu malzemelerle basit yöntemler geliştiriyorum. Basit görünen sonuçlara ulaşmak için uzun mesailer harcıyorum. Niyetim tasarımın gücünü iyi ve sürdürülebilir bir biçimde kullanmak ve kullandığım bu yöntemlerin insanlara bir fayda sağlaması.
Arada ders vererek, atölye yaparak tecrübelerimi paylaşıyorum. Ama bu düşünce şekli yaygınlaşır ve her kesimden insanın hayatının parçası olursa daha anlamlı.
Kütüphanede paylaşmaya başladıklarım, küçük de olsa bireysel olarak gündelik ambalaj atıklarıyla herkesin yapabileceği, el becerisi gerektirmeyen, pratik fikirler. Derdim herkesin bir şeyler yapabileceğini hatırlatmak ve aslında insanların atıkları üstünde düşünmelerine ve bu konuda konuşmalarına sebep olmak.
İleri dönüşüm kütüphanesinin şimdilik sadece bir instagram hesabı var ama kütüphane ile ilgili uzun vadeli planlarım var. İleride videolar yayınlamak, başka tasarımcıların bakış açılarını da eklemek istiyorum. Tek yazarlı bir kütüphane olmaz zaten. Uzun yolun başında olduğumun farkındayım ve evet, açık bir kaynak olarak hizmet etsin istiyorum. Nasıl sürdürülebilir bir yapı kurabilirim, bunun üzerine düşünüyorum, çalışıyorum.
Karaköy No: 26, 2016, Photography: Işık Kaya
Türkiye'de ve dünyada ileri dönüşüm ile ilgili kurum ve enstitü bilinci ile ilgili ne söyleyebilirsin? Bir duyarlılıktan çok gereklilik haline gelen dönüşüm ile ilgili kurumlar ellerindeki kaynaklar, olanaklar ve atıklar ile neler yapabilirler?
Son yıllarda ivme kazanan, gelişmekte olan bir bilinç var. Hatta moda olmaya başladı bile denebilir. Kimileri gerçekten faydalı işler yapıyor, kimileri ise sadece görünür kısımda ucundan dokunuyor. Ama olsun, hepsinin değeri var bence. Dediğin gibi duyarlılıktan çok gereklilik haline gelen dönüşüm fikri ne kadar yaygınlaşırsa o kadar iyi.
Elbette, sadece kişilerin değil asıl büyük kurumların böyle adımlar atması çok önemli. Tabi ki damlaya damlaya göl olur ama büyük şirketlerin hacimleri derya deniz. Ve aslında o atığı dönüştürmek için değil çıkarmamak üzerine daha çok kafa yormalıyız, çalışmalıyız. Hem bireysel hem de kurumsal olarak. Çünkü bu atıklar önüne geçemeyeceğimiz miktarda ve hızla artmaya, birikmeye dolayısıyla ekosistemi bozmaya devam ediyorlar.
Şu an eldeki durumla hızlıca ne yapılabilir diye düşündüğümüzde ise, kurum içinde pet şişe ve bardak kullanımını kaldırmak, kağıt kullanımını minimuma indirmek, kağıtların arkalarını kullanmak, toplantılar için şehir dışına çıkmak yerine internetten konferans görüşmesi yapmak, araba paylaşmak gibi adımlar atılabilir. Bundan sonrası ise çıkan atıkları dönüştürmek ve tekrar kullanıma sokmak olabilir. Mimarlık, tasarım, güzel sanatlar, mühendislik gibi alanlarda eğitim gören veya profesyonel olarak çalışan insanlarla ortak çalışarak bu atık malzemelerden neler yapılabileceğine dair projeler geliştirilebilir.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü'nde verdiğin atölye içeriğinden bahsedelim. Bu süreçte öğrencilerden nasıl karşılıklar aldın?
Dersin adı ‘Visiting Designer’. Bu ders için her dönem farklı bir tasarımcı davet ediliyor ve ders içeriği tasarımcı tarafından hazırlanıyor. Ben İleri Dönüşüm Atölyesi yaptım. Bir ay pet şişeler, bir ay kağıt-karton, bir ay da öğrencilerin kendi istedikleri atık malzemeleri kullanarak ilgilendikleri konular doğrultusunda ürünler yaptık. Ağırlıklı olarak uygulamalı bir dersti. Dolayısıyla yöntemler ve uygulama detayları üzerinde de çalıştık. Aynı anda herkesin tek bir malzeme üzerinde çalışması, yoğunlaşması verimli sonuçlar doğurdu. Katılımcılar birbirlerinin tecrübelerinden de faydalandı ve birbirleriyle paslaştı. Sonuçlar oldukça çeşitliydi. Kaykay, tabure, kase, küpe, oyuncak ve yeni kullanım fikirleri gibi farklı ölçek ve içerikte işler çıktı. İlk dönem güzel, verimli geçti, ikinci dönem başka öğrencilerle derse devam ettik. Endüstriyel tasarımcıların ve mimarların bu bilince sahip olması çok önemli, Bilgi’deki öğrencilerin çoğu halihazırda bu konularda bilgili ve bilinçli olduğu için şanslı olduğumu düşünüyorum. Yakında seçilmiş işlerden oluşan bir e-kitap yayınlayacağım
Pınar Akkurt’un 2011 yılından beri Karköy Lokantası için ürettiği enstalasyonlardan bazıları.
En bilinen işlerinden biri 2011’den beri Karaköy Lokantası için yaptığın vitrin tasarımların. Bu tasarımların referanslarını nereden alıyorsun? İstanbul'daki sokak yaşamının tasarımlarında nasıl bir etkisi oluyor?
En başta, lokanta ve sokak arasında bağ kurmak için sadece mutfak aletleri kullanmak ve canlı renk kullanmak kararlarımla bir sınır çizdim. O zamandan beri de bu dili zenginleştirmenin, kendimi tekrar etmeden devam ettirmenin yollarını araştırıyorum.
Geleneksel, bilindik ürünler kullandığım için alışveriş için de ilham için de en çok Eminönü’ne gidiyorum. Yıllar içinde ahbap olduğum esnaflar oldu.
http://pinarita.com/