IN-BETWEEN Tasarım Platformu olarak 2016’da başladığımız SPOTLIGHT serisine SPOTLIGHT+podcast ile devam ediyoruz. SPOTLIGHT, yeni sezonunda değişen dünya dinamiklerine karşı, üretimleriyle pozitif bir tavır geliştiren genç jenerasyona odaklanıyor ve bu sezon podcast kanalı ile erişimini genişletiyor.
SPOTLIGHT+podcast kapsamında ilk konuğumuz; Selin Karcı, Şahin Paksoy ve Selen Konuk’tan oluşan AltÜst ekibi. AltÜst, bit pazarındaki kıyafet yığınlarından kendi envanterlerini oluşturup, tasarım eğitimlerinden gelen kesin bir doğru olmadığı anlayışından yola çıkarak, ürünün farklı olasılıklarını tasarlıyor, yaş, beden, cinsiyet kavramlarından bağımsız, ’kıyafet kolajı’ olarak adlandırdıkları koleksiyonlar geliştiriyor.
In-Between Tasarım Platformu olarak başlattığımız Spotlight podcast serisinin ilkinde AltÜst ekibiyle beraberiz. Yanımda Selin Karcı, Şahin Paksoy ve Selen Konuk var. Önce biraz sizi tanıyalım.
Selin Karcı: Merhaba Selin ben. Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümünden geçtiğimiz sene mezun oldum.
Şahin Paksoy: Merhaba ben Şahin. Ben de Selin gibi Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden mezunum.
Selen Konuk: Merhaba ben Selen. Ben de Selin ve Şahin’le Bilgi Üniversitesi’nden fakülteden arkadaşım. Ama mimarlık bölümünden mezunum. Şahin’le liseden beri arkadaşım. Selin’le de ev arkadaşıyız. Böyle bir işe de başladık. Birlikte baya vakit geçiriyoruz.
Çok güzel. Peki AltÜst diye bir markanız var. AltÜst nedir? Fikrin nasıl oluştuğundan bahseder misiniz?
Şahin: AltÜst, Selin Şahin ve Selen’in bir takım geziler sonucunda topladığı kıyafetlerin yeni olasılıklarının bir arayışı. Sonucunda da belirli bir sayıdan oluşan bir kıyafet koleksiyonu çıkarıyoruz diyebilirim.
Selin: Aslında kıyafet kolajı yapıyoruz. Modifiye ediyoruz.
Şahin: Fikrin oluşumunda biraz daha geriye gitmek gerekirse, ben İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü bitirme projemde bit pazarını konu aldım. Bit pazarında bir araştırma projesi yürüttüm. Bu süreçte yoğun bit pazarı gezileri yaptım. Selin ve Selen bu geziler sırasında eşlik ettiler. Biz de benim projem haricinde kendimiz için kıyafetler almaya başladık oradan ve bir sürü parça biriktirdik bu süreçte. Bir yandan bit pazarının da hem çeşit olarak hem bütçe olarak yaratıcılığa olanak sağlayan bir yapısı var. Biz de aramızda bu konuyu tartışırken AltÜst ortaya çıktı.
Endüstri Ürünleri Tasarımı ve Mimarlık mezunusunuz. Aslında bir moda tasarımı eğitiminiz yok. Bu eğitiminizin AltÜst’ün kimliğinde bir etkisi var mı sizce?
Selin: Üçümüz de tasarım eğitimi aldık. Şuan ilgilendiğimiz, yaptığımız şeyde tasarım bir araç, onu bir şablon olarak kullanıyoruz. Büyük bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz ama bir yandan da bazı noktalarda onun dışına çıktığımız, bazen karşısında durduğumuz anlar oluyor. Tasarımın seri üretmeye verdiği referansın karşısında duran, kullandığı kaynakları direkt olarak almak yerine başka bir noktadan bakıyoruz. Bu da bit pazarının kattığı bir şey.
Detaylara bakışınız da aldığınız eğitimle ilişkilendirilebilir.
Selen: Üçümüzün de ortak noktası, tasarım eğitimi. Bir malzemenin, bu bir alan olabilir, üretim malzemesi olabilir, bunların potansiyellerini keşfetmek ve olduğundan daha iyi bir hale getirmek bizim ortak bakış açımız. Şuan seçtiğimiz alan kıyafet. Pazarda bu konunun potansiyellerini arıyoruz.
Selin: Tasarım eğitiminin sürecinde deneme yanılma ile üretiyoruz ve en başında bize hep söylenen şey; bir doğrunun olmayışı ve bu süreçte herkesin kendi deneme yanılmalarıyla, test etme yöntemleriyle ortaya çıkan ve varılan bir sonuç aslında. Tasarımın işleyiş biçimini buradan yakalıyoruz diyebiliriz.
Bit pazarından topladığınız ürünleri alıp onları yeniden tüketim döngüsüne dahil ediyorsunuz. Var olanın üzerinden yeni bir ürün tasarlıyorsunuz. Bu noktada kullandığınız malzemenin, malzemeyi bulduğunuz kaynağın ve toplama biçiminizin tasarlama şeklinize etkisi sizce ne? Önceden tasarlanmış olanı “altüst” ederken izlediğiniz yöntem nedir?
Şahin: AltÜst ismi de altüst etme eyleminden geliyor. Pazarda kaynağımızı parçaları ararken yığınların içinden seçiyoruz bunları ve ilk olarak o yığınları altüst ederek başlıyoruz bu sürece. Sonrasında bir envanter oluşturuyoruz.
Selin: Bizim sürecimizde etkili olan unsur “karşılaşmalar”. Farklı zamanlardan, markalardan ürünleri, belki belli sebeplerden kullanım ömürleri bitmiş ürünleri bit pazarında yerde serili, çok tuhaf halllerde görüyoruz. Belki hepsi çoğu seri üretimden çıkmış, on binlerce üretilmiş ama oraya birer tane numune olarak geliyorlar. Biri 2010 yılının kışından geliyor, biri 1980 yılında Almanya’da yaşamış bir ailenin dolabından geliyor. Her şey çok farklı ve her hafta değişebiliyor. Bizim orada oluşumuz ile oradaki “sergi”nin, yere serili yığınların, rastlantısal bir durumu var. Biz oraya gittiğimiz zaman altüst ederek parçalar seçiyoruz. Üretildiği bağlamın çok dışında, zamanından bağımsız, planlanmış satış tekniğinden çok farklı bir biçimde, yerde görüyoruz bu ürünleri. Bir parçayı tek başına görmek… Bir mağazaya gittiğinizde aynı üründen on tane yan yana, çok steril bir şekilde görebiliyorsunuz. Bir mağazada bakmak ile bit pazarında bakmak arasında çok fark var. Bunun da bir etkisi var.
İkinci el aldığınız kıyafetlere bakarken seçiminizi etkileyen kriterler neler oluyor?
Selen: O yığınlara baktığımızda biz oradaki malzemeyi, kıyafeti, tamamen markasından, o dönemin moda trendinden bağımsız bir şekilde görüyoruz. Hepsi bir birine eşit durumdalar. İlk bakışımız bu şekilde. Daha sonra malzemenin dokusu ve rengi seçimimizde etkili oluyor. Saf olarak o malzemeyi görmüş oluyoruz, bütün bu pazarlama, mağaza, marka, cinsiyet, beden kavramlarından bağımsız bir hale gelmiş oluyor.
Önceden tasarlayıp gitmiyorsunuz o zaman?
Selin: Genellikle böyle oluyor. Ama mesela Bölüm 2 için on beşinci parçaya geldiğimizde ve o parçaya “şunu da eklesek iyi olur” dediğimizde ve bir sonraki pazara gidişimizde ona uyacak parçaları aradığımız da oluyor. Onu aramaya gitmişken bambaşka bir şeyi görüp aldığımız da oluyor. O noktada kişisel zevklerimiz de giriyor devreye. Bu konuda üçümüzün anlaşıyor olması da etkili.
Şahin: Sürecin ilk aşaması bir yığın oluşturmak. Biz oradan topladıklarımızla, atölyemizde kendi yığınımızı oluşturuyoruz önce. Bu yığının içinden bazı parçalar öne çıkıyor ve onları ana parça olarak kullanabiliyoruz. Bir sonraki pazara gidişimizde bu ana parçaya detay olabilecek ürünlere de bakıyoruz. Bu noktada o seçeceğimiz parçanın bedeni ve cinsiyeti önemsizleşiyor. Onu sadece malzeme olarak ele alıyoruz. Rengi, dokusu, ne kadar az dikiş ile üretilebileceği odağımız oluyor.
Selin: Bir yandan ailemiz veya yakın çevremiz de bize bir çok malzeme veriyor bu yığını oluşturmamız için. Bu süreçte de birimizin ailesinden gelen bir gömlek çok iyi saklanmış, ütülü ve temiz oluyor. Bir yandan da nasıl bir süreçten geçtiğini hiç bilmediğimiz, nerede bulduğumuzun önemsiz olduğu iki ürün bizim masamızda yan yana geliyor. O noktada da ikisi bizim için eşit derecede kullanılabilir oluyor.
Bazı ürünlerinizin isimleri var. İlk koleksiyonda “albayın perdesi” isimli bir ürün vardı en çok aklımda o kalmıştı. Malzemeyi ikinci el aldığınızda o malzemenin bir hikayesi de oluyor. Bu hikaye tasarladığınız ürüne yansıyor mu?
Şahin: Ailemiz bize bir kıyafet verdiği zaman onun hikayesini anlatarak veriyor. Nerede giydiğini, ne zaman aldığını söylüyor. Ama pazardan aldığımız her şeyin hikayesini tamamen bilemiyoruz. Albayın perdesi, bir albayın evinden çıkan eşyaların satıldığı bir tezgahtan alındı ve gömleğe dönüştü. Bazı durumlarda hikayeleri tahmin etmeye çalışıyoruz. İlerleyen süreçte bu hikayeleri de dahil etmeyi planlıyoruz.
Selen: Bu karşılaşma anı ilginç oluyor. Bazen bir tezgahta bir albayın evinden çıkan eşyaları görmek bizde farklı bir algı oluşturuyor. Farklı bir tezgahta bir dolaptan çıkmış ürünler görüyoruz ve dolabın sahibinin sadece aynı rengin tonlarını giydiğini farkediyoruz.
Bunu yaparken oradaki kıyafeti bir malzeme olarak ele alıyorsunuz. Kadın veya erkek kıyafeti olması sizin için önemli olmuyor. Aynı şekilde sizin üretip kullanıcıya sunduğunuz ürünlerde de cinsiyet, yaş veya beden gibi ölçüler yok. Ben de AltÜst bölüm2’de mankeniniz olmuştum ve “erkek” kombini giymiştim. Giydiğim şort ve gömlek XXL’dı belki ama onun içinde rahat ederek giymiştim. Bu noktada kadın veya erkek kavramı önemsizleşiyor. Sizce bunun tasarımdaki karşılıkları neler? Sizin bu tutumunuzun sebepleri neler?
Selin: Malzemeyi tüm bu filtrelerden bağımsız gördüğümüzde, kıyafeti kimin giyeceği konusunda etkili olan faktör beden oluyor. Hiçbir zaman kadın veya erkek kıyafeti demiyoruz. Giysiyi kimin giydiği, üzerine olup olmaması önemli. Süreçte yaş, beden, cinsiyet kavramlarını önemsemeyişimiz hem bilinçli hem de doğal olarak gelişti. Çünkü parçaları hiçbir zaman hesaplayamıyoruz. Bir eşi daha yok veya bir başka bedenini üretemiyoruz. Hepsi tekil. Beden dışında bizi kısıtlayan bir şey yok.
Bu durum tüketim alışkanlığımıza tamamen ters düşüyor. Bunu yeni jenerasyonun pozitif aktivizm yaklaşımı olarak algılayabiliriz. Bunu planlamadan yapıyor oluşunuz, ürünlerin rastlantısal olmasından geliyor. Kitlesel bir üretim yapmıyorsunuz. Zanaatkar ile, terzi ile çalışıyorsunuz. Bu noktada terzi ile de bir “karşılaşmanız”, dialogunuz var. Bu dialog tasarım sürecinize nasıl etki ediyor? Geri bildirimler alıyor musunuz? Tasarımın ikna etmek, kabul ettirmek çabası vardır, bu süreçte siz bir direnç gösteriyor musunuz?
Selen: Tüm süreçten bahsetmekten fayda var. İlk karşılaşma anının pazarda olduğunu söylemiştik. İkincisi kıyafetlerin birbiri ile karşılaşması. Bizim kolaj yaptığımız, altüst ettiğimiz durum. Bu durumda elimizdeki envanterde bu parçalar için bir takım öngörülerde bulunuyoruz ve bunların olasılıklarını araştırıyoruz. Sonrasında terzi ile çalışıyoruz. Kararını aldığımız şeyleri yazılı halde hatta teknik çizim detayında ölçülendirerek, kumaş türünü belirterek özenle not aldığımız kağıtlar hazırlıyoruz.
Selin: Hem deneme-yanılma ile çalışıyoruz hem de dijital olarak kolajlar yapıyoruz. Moda eğitimi almış birine göre farklı olabilir bu durum. Ürün tasarımında üretim için nasıl bir yönerge hazırlamayı öğrendiysek, o şekilde yapıyoruz. Bazen terzinin bilgisiyle uyuşmadığı, “olmaz” dediği oluyor. Biz de bazen inat ediyoruz.
Selen: Kimi zaman bir saat boyunca tek bir detayı tartışıyoruz. Muhtemelen sebebi farklı diller kullanıyor oluşumuz. Bu süreçte hem terzi hem biz çok şey öğreniyoruz.
Şahin: Bizim onları ikna ettiğimiz kadar, onlar da bizi ikna ediyorlar. Önerilere ve bilgilerine her zaman açığız.
Selin: Karşılıklı öğreniyoruz. Terzinin beğendiği ve üretmek istediği modeller de oluyor.
Üretimde oluşan atık parçalarınızı da kullanıyorsunuz. İlk seride ürettiğiniz bir parçanın atığı, ikinci serideki bir ürünün detayı olarak karşımıza çıkıyor. Atıksız bir üretim yaptığınızı söylenebilir mi?
Şahin: On binlerce üretilen ürünleri bit pazarında tek başına görüyoruz. Biz bu parçaları aldığımızda da , ürettiğimizde de “tek” oluyorlar. O nedenle üretimde fire verdiğimiz en ufak kumaş parçası bile çok kıymetli. Bir daha o parçayı bulamayabiliriz. Bölüm2’de kadife bordo bir pantolonu şort haline getirdik. Bacak kısmından artan iki parça kumaş kalmıştı elimizde. Birini bir ceketin kolunda kullandık, diğerini başka bir parçada biye olarak kullandık. O pantolonu “yok ettik” diyebilirim. Bordo kadife pantolon diye bir şey kalmadı en sonunda.
Selin: İlk sezonda satılmayan bir ürünümüz vardı. Onu parçalayıp bölüm2’de başka bir kıyafete dönüştürdük.
Seri üretim markalar, satamadıkları ürünlerini yakarak, üzerinde delikler açarak imha ediyorlar. Siz bu durumun aksine satamadığınız ürünü tekrardan döngüye dahil ediyorsunuz. Bu kadar büyük ve hızlı tüketim yaptığımız fast-fashion sektöründe sizin tutumunuz için anti-fashion diyebiliriz.
Selin: Bu süreçte biz en başından bir strateji olarak atık üretmemeyi, kıyafet dönüştürmeyi veya anti-fashion kavramını belirlemedik. Seçtiğimiz kaynak, tasarım eğitimimiz, bilmediğimiz bir alanda var olmaya çalışmamız bizi doğal olarak buna itti. Bunu pozitif görüyoruz. On binlerce cekete bir yenisi eklemektense on birde birini başka bir şeye dönüştürmeyi ve sunmayı iyi buluyoruz.
Döngüden çıkmış, bit pazarında belki de yerde duran bir ürüne siz tasarım ile değer katıyorsunuz.
Selin: Bit pazarında firmaların toptan ürettirdiği eşantiyon ürünleri, üniformaları da görüyoruz. Bu da kocaman bir yığın. Hiçbir zaman bir mağazada karşılaşamayacağınız, çok sayıda üretilen bu ürünlerin de bir kullanım alanı var.
Selen: Farklı malzemelerle de karşılaşıyoruz. Onları da bu döngüye dahil etmeye çalışıyoruz.
Selin: Tasarım eğitimiyle çakışan bir başka konu, Selen’in de dediği gibi malzemeyi denemek, malzemeyle oynama. Sadece kumaş kullanmıyoruz, sineklik, branda gibi malzemeleri de kullandık.
Endüstri ürünleri tasarımda kullandığımız materyalleri ve detayları moda tasarımında kullanıyorsunuz. Konvansiyonel olmayan bir yöntem bu.
Selin: Hiçbir zaman bir kalıpla çalışmıyoruz. Bir patron yok. Bunları da bilmiyoruz açıkçası.
Selen: Buna uymayışımızın sebebi çok aşina olmamamız. Karşılaştığımız durumlarda bir takım tasarım kararları alıyoruz. Üçümüzün de bu noktada ortak kararı oluyor. Bu süreçte kendi oluşturduğumuz envanterle tanışıyoruz. Engelleri var mı, üzerinde bir leke var mı, buna nasıl yaklaşırdık gibi soruları soruyoruz ilk önce.
Peki. Aynı zamanda bir mağazanız da yok. Bir mekana bağlı değilsiniz, kendi mekanınızı yaratıyorsunuz tanıtım için. İlk koleksiyonun tanıtımını kendi evinizde yapmıştınız, ikincisi Suriye Pasajı’ndaydı. Tanıtım etkinliğinde bir defile yapmıyorsunuz ve mankenler arkadaşlarınızdan oluşuyor. “Manken”, bir podyumda yürümüyor, mekanın içerisinde o kıyafetle geziniyor, soranlara üzerindekini anlatmaya başlıyor. Dolayısıyla manken de giydiği parçayı tanımaya başlıyor, fonksiyonu sadece ürünü üzerinde taşımak olmuyor. O ürünle iletişim kurup, onu anlatan, sunan kişiye dönüşüyor.
Selen: Etkinlik sürecin en son parçası ve en önemli karşılaşma anlarından biri. Dolayısıyla onu da tasarlamak önemli.
Selin: Kıyafeti bir sahne ışığında göstermek, onu yüceltip günlük hayattan koparmak yerine gerçekten arkadaşımız olan birisi tarafından giyilip sergilenmesi, fikir olarak da işleyiş olarak da bize iyi geliyor. Defilede tanımadığın birinin üzerinde görmek, ona dokunabilmek bakabilmek imkansız. Herkesin birbiri ile sohbet ettiği bir etkinlikte mankenin üzerindeki kıyafeti sorabilmek, denemeyi istemek ve bambaşka bir etkileşim doğuruyor.
Şahin: Etkinliğin ne olduğundan bahsedelim biraz. Biz süreçte kendimize bir parça sayısı belirliyoruz. O sayıya ulaştığımızda koleksiyonu sergilemeye karar veriyoruz ve bu da yeni bir süreci beraberinde getiriyor. Kıyafetleri sergilediğimiz askıları, deneme kabininin perdesini, serginin yerleşimi ve mekan düzenlemesini tasarlamaya başlıyoruz.
Kıyafetleri bit pazarından toplayarak üretirken, sergileme elemanlarını da Karaköy’deki yarı mamülleri kullanarak benzer bir yöntemle tasarlıyorsunuz.
Selin: Biz üç kişi gibi görünsek de çok fazla insan bize destek oluyor. Sergi ekipmanlarının üretiminde Mert Onur çok yardımcı oldu, beraber tasarladık. Tasarım eğitimi süresince stüdyo ortamında da kolektif bir üretim söz konusu. Biz bundan soyutlanmayı istemiyoruz.
Şahin: Yine fakülteden arkadaşımız Kuntay Seferoğlu, üretim sürecimizdeki sesleri kaydederek sergide bir ses yerleştirmesi yaptı. Fotoğraflarımızı şuanda endüstri ürünleri tasarımı okumaya devam eden arkadaşımız Kaan Tekkaya çekti. Dolayısıyla Bilgi Üniversitesi’nden öğrendiğimiz kolektif çalışma yöntemini burada da sürdürüyoruz.
Selin: Aynı fakülte içerisinde aynı dersleri almış olsak da, farklılaştığımız bir sürü alan oluyor. Bu noktada disiplinler arası çalışmak da çok önemli. Yardım almak, beraber çalışmak süreci güzelleştiriyor. Kendi içimizde de koleksiyonu üçe bölerek çalışıyoruz. Her birimiz bir bölüme odaklanıyoruz ve süreç içerisinde birbirimize kritik veriyoruz.
Şahin: Bu süreçte birbirimizden de öğreniyoruz.
Selen: Çok farklı ürünleri bir araya getirip kolaj yapıyoruz. Ama bir takım tasarım kararlarının tekar ediyor oluşu ortak bir dil oluşturuyor. Bu sayede çoğu parça birbiri ile kombinlenebiliyor. Bu etkinliği düşünürken hangi mankenin ne giyeceğine karar verirken çok zorlandık. Çok rastlantısal bir şekilde, kolajlanmış parçalar birbiri ile de uyumluydu.
Şahin: Konvansiyonel moda tasarım sürecinde kombin de planlanan bir unsur. AltÜst’ün sürecinde tasarlama metodlarının benzerliği kombini oluşturan etken.
Editör: Özge Adanır
Video prodüksiyon: Şahin Paksoy
Ses tasarımı: Semi Dönmez