Dünya’daki karbon emisyonunun neredeyse %40’ının binalar ve inşaat faaliyetlerinden kaynaklandığı göz önünde bulundurulduğunda, mimarların ve tasarımcıların, yapı ve inşaat gerekliliklerinin ötesine geçerek çevre üzerindeki etkilerini minimize eden çözümler geliştirmesi, bugünün iklim koşullarında dikkat çekiyor. Bu doğrultuda farklı değerler ve parametreler üzerinden sürdürülebilirliği hayatımıza entegre eden mimari yapılar çeşitli bağlamlarda karşımıza çıkıyor. Coğrafyaların sunduğu avantajlar ve dezavantajlar ile üretim ve tasarımda karbon salınımı minimize ediliyor.
Sizler için karbon ayak izini minimize eden farklı ölçeklerdeki mimari yapılardan bir seçki derledik.
3XN imzalı Quay Quarter Tower (QQT), Sidney Opera Binası’nın yakınında konumlanıyor. 50 yıllık tarihi olan atıl bir kulenin yeniden hayata kazandırılması sonucu ortaya çıkan yapı, üst üste eklemlenen beş hacimden oluşuyor. 260 metre yüksekliğinde dikey bir ‘köy’ olarak kurgulanan ofis binası, topluluk, sağlık ve çevresel sürdürülebilirlik etrafında şekillendi. Yapı, karbon tasarrufu sağlarken aynı zamanda kullanıcılar için de yarattığı sağlıklı ortamla öne çıkıyor. QQT, WAF 2022’de ‘’Dünyanın En İyi Yapısı’’ ödülüne layık görüldü.
The Edge, Amsterdam’da konumlanan, çevresel sürdürülebilirlik konusunda öncü bir ofis binası. PLP Architecture’ın tasarladığı bina, Dünyanın en yüksek BREEAM derecesiyle ödüllendirildi. BREEAM, çeşitli yapı tiplerinin çevresel sürdürülebilirliğini değerlendirmek için kullanılan bir sertifikasyon sistemi. 40.000 m2’lik ofis binası, gelecek ile uyumlu bir yapı olarak geliştirildi. Fütüristik tasarımıyla kent silüetinde dikkat çeken yapıda, güneş panelleri, ısı pompaları ve yağmur suyu geri kazandırma sistemleri gibi enerji tasarrufu sağlayan değerler binanın sürdürülebilirliğini güçlendirirken, iç mekanlar iş deneyimini optimize etmek üzere akıllı bina teknolojileriyle çalışma verimliliğini arttırıyor.
Waugh Thistleton Architects tarafından tasarlanan The Black & White Building, Londra Shoreditch’te konumlanan bir ofis binası. Sürdürülebilir inşaat malzemeleriyle geliştirilen yapı, modüler ahşap teknolojisi gibi çevre dostu uygulamaları vurguluyor. Ahşap modüllerden oluşan strüktür, karbon ayak izini azaltmaya ve enerji verimliliğini arttırmaya yönelik sürdürülebilir bir yapı çerçevesi sunuyor. Çevresel etkileri minimize ederek tasarlanan bina, çağdaş tasarım anlayışını sürdürülebilirlikle bir araya getiriyor. Estetik ve çevresel duyarlılık arasında bir denge kurarak, bulunduğu bağlama özgün bir karakter kazandırıyor.
300 yıllık tarihi olan bir kütüphanenin restorasyonuyla ortaya çıkan The New Library, Niall McLaughlin Architects imzası taşıyor. Binanın tarihi dokusunun korunarak günümüze entegre edildiği yapı, çağdaş tasarımı ve işlevselliğiyle öne çıkıyor. The New Library, kullanılan malzemelerle birlikte doğal aydınlatma ve havalandırma çözümleriyle karbon ayak izini en iyi şekilde minimize etmeyi amaçlıyor. Isı yalıtımı ve modern ısıtma-soğutma sistemleri gibi önlemler enerji verimliliğini arttırıyor. Mekan içerisinde optimum gün ışığı sağlamak için pencereler ve cam yüzeyler sık kullanılmış. Doğal havalandırma sistemleri ile iç mekanın hava kalitesi iyileştirilmiş. RIBA 2022 finalistleri arasında yer alan yapı, tarihi mirası işlevsellik ve sürdürülebilirlikle bir araya getiriyor. Geçmiş ile gelecek arasında bir diyalog yaratarak tarihi bir yapıyı yeniden canlandırıyor.