İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü 2020 Mezuniyet Projeleri Sergisi “Absent Present : Na/Mevcut” kapsamında 43 tasarımcı adayı, önümüzdeki yıllarda toplumsal ve çevresel farkındalığımıza etki edecek alanlar üzerine tasarım deneyimlerini paylaşıyor.
Geçtiğimiz aylarda ‘stüdyo temelli yaratıcı pratikleri’ dijital mecralarda deneyimledik. Gündelik stüdyo ortamında karşımıza çıkan yeni fikirler ve süreçler, yaratıcı alanlar için oldukça verimli ve samimi referanslar içerebiliyor. Bu rutinin ve yüz yüze iletişimin namevcut olduğu geçtiğimiz dönem, öğrencilerimiz, stüdyo yürütücüleri ve tüm fakülte ekibi en etkili olacak şekilde dijital ortamda bir araya gelerek tasarım stüdyolarını tamamladılar.
Pandemi döneminde yaratıcı pratiklerin öğrenme, çalışma, bir araya gelme ve işbirlikleri yapma süreçleri üzerindeki rolünün güçlendiğini gözlemledik. Kişisel ve sosyal yaşamlarımız, çevremizle etkileşimimizinden maksimum fayda alabilmek için tasarlanmış yöntem ve araçlar kullanmaya başladık ya da biz bu süreçleri, araçları tasarladık.
Mekanların hibritleştiği bu dönemde, deneyimlerimiz de hibritleşti. Bedenimize iyi gelen, ruhumuza da iyi geldi, çalıştığımız alandaki verimliliğimizi arttırdı, tüketim-atık döngüsünde bizi yavaşlattı. Fiziksel paylaşımın olmadığı bu süreçte, fizikselliğin ötesinde çevreye ve bizlere iyi gelecek ortak noktalar yakaladık. Na/Mevcut kapsamındaki mezuniyet projelerinde de; sonuç üründen öte; önümüzdeki yıllarda doğal ve yapay dinamiklerle dönüşecek yeni durumlar için çözüm üreten araştırmaların yoğunlaştığını gözlemliyoruz.
Sergide yer alan ürünler; bağlamını, malzemesini, kullanıcı tanımını, yaşam döngüsünü, gündelik kullanımını, geleceğini sorgulayan ve yaratmak istediği mevcudu projelendiren nitelikte. Projelerin ortak noktaları; çocuk eğitimi, bireyi ve çevreyi iyileştiren denemeler, yemek etrafında gelişen deneyimler ve kamusal alanda kapsayıcı yaklaşımlar geliştiriyor olmaları.
Pandemi döneminde global tasarım sahnesinin gündemi üzerinden, sosyo-ekonomik ve davranışsal eğilimlerimizi ileride şekillendirebilecek başlıklar altında Na/Mevcut sergisinden seçkilerimizi paylaşıyoruz.
Tasarımla eğitim kavramına yeni yaklaşımlar
Tasarımın birey gelişiminde ve çocuk eğitimindeki öneminin arttığını; sergideki, çocukların fiziksel ve zihinsel kabiliyetlerine etki eden projelerden de anlayabiliyoruz. Öğretici oyun tasarımını; toplumsal erişime ve paylaşıma açmak, gelecek nesillere verilebilecek en güçlü miraslardan biri.
Koronavirüs salgını sürecinde global tasarım sahnesinde EcoLogicStudio, çocuklar için evlerinde alg üretebilecekleri BioBombola isimli bir DIY set tasarladı. Bu set sayesinde çocukların oyun üzerinden ürettikleri algler, yiyeceklere ve içeceklere ekstra bir protein kaynağı olarak eklenebiliyor.
Seyyar Oyun Alanı, Beyza Özmen
Beyza Özmen’in tasarladığı Seyyar Oyun Alanı projesi, kamusal alanda kapsayıcı ve eşitlikçi bir yaklaşımla, İstanbul’un dezavantajlı mahallelerinde yaşayan çocuklar için yaratıcı oyun alanlarına erişim sağlıyor. Seyyar Oyun Alanı, bir römork çekme kancası sistemi ile yer değiştirebiliyor. Tasarım; çocukların günlük enerji harcama gereksinimlerini karşılayacakları, deneme yanılma yoluyla ses yaratabilecekleri modüller içeriyor.
Playable, Dilge Arslancan
Dilge Arslancan’ın tasarladığı Playable projesi, çocuğun gündelik hayatta etrafındaki nesneleri içgüdüsel olarak oyun nesnelerine veya mekansal kurgulara uyarlamasından yola çıkıyor.
Çocukların kendi kurguladıkları bu oyunlar, bedensel ve zihinsel ihtiyaç ve içgüdüleriyle doğrudan bağlantılı. Dikkat bozukluğu ve değişen duygu durumu çocuğun oyunda ve mekanda kalma süresini etkiliyor. Playable, çocuğun kendine göre farklı mekanlar kurgulayabileceği aynı zamanda sosyalleşebileceği, mekansal, duyusal ve bedensel algı kiti olarak tasarlanmış.
Robbu, Storyplay, İrem İlayda Çeçen
İrem İlayda Çeçen’in tasarladığı Robbu, ‘iyi oyuncak iyi insan yapar’ düşüncesiyle, oyunun gücünü kullanarak; çocukların hayal güçlerini hikayeleştirmelerine yardımcı bir sistem tasarlamış.
Robbu, çocukların oynarken yaratıcılıklarını ve motor becerilerini geliştirdikleri bir keşif alanı sunuyor. Ürün tasarımının ötesinde organizasyonel bir kurgu veren Robbu’nun senaryosunda, İrem, düzenlediği oyun günleriyle 3-6 yaş arası çocukları bir araya getiriyor ve onların merak, keşfetme isteği ve hayal güçleriyle birlikte etraflarındaki objelere çeşitli anlamlar yükleyip hikayeleştirmelerini sağlıyor. Set, minimum sayıda plaka, çubuk ve bağlayıcıdan oluşuyor. Setin içindeki her parçanın birbiriyle farklı iletişimi var. Çocuklar, parçaları birbirlerine geçirerek yapıcı düşünmeye başlıyor.
Bireyi ve çevreyi iyileştiren deneyimler
Pandemi döneminde bireysel ve toplumsal iyileşme sürecini farklı biçimlerde yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Günlük yaşamlarımızdaki basit müdahaleler ile çevreye sağlayabileceğimiz faydaların farkına vardık.
Royal College of Art mezunu Pratik Ghosh, geçtiğimiz senelerde, bitki fotosentezi ile aktive olan, evlerdeki atık suyu arındıran bir sistem tasarlamıştı. Drop by Drop setinde, cam bir kubbenin altında bulunan bitkiler doğal ışık ile fotosentez yapıyor ve köklerindeki atık su, yapraklarına doğru süzülerek filtreleniyor.
Croitre, Rana Cabi
Rana Cabi’nin tasarladığı Croitre, şehirlerde yaşayan insanlar için, kendi yiyeceklerini ve bitkilerini yetiştirdikleri gündelik bir rutine odaklanıyor. Croitre, aromatik bitkiler, yapraklı bitkiler ve meyve bitkileri yetiştirebilen 3 farklı sistem içeren bir ürün ailesinden oluşuyor. Kullanıcılar, yetiştirmek istedikleri bitki türüne ve sayısına göre yapılmış başlangıç, ileri, uzman paketlerini seçiyorlar ve kendi bahçelerini oluşturuyorlar.
Bitkit, Nisa Taylan
Nisa Taylan’ın tasarladığı Bitkit, Fitoterapi (bitkiler ile tedavi) ve Arometerapi ürünlerinin yapımındaki en temel eylem olan bitkinin özünü (yağını) çıkarma işleminden referans alıyor. Bitkit, özellikle günümüzde Tamamlayıcı Tıp, Holistik Tıp ve Arometerapi ürünleri yapma deneyimlerini görünür kılarak kişiselleştirilebilen ürün üretimine olanak tanıyan bir kit.
Yemek deneyimini yeniden hayal etmek
Çevreye en çok karbon salan sektörlerin başında gelen yeme-içme sektörüne, genç tasarımcıların yorumları; yemek hazırlama, sunma ve yeme eylemlerinde çevre dostu ve kapsayıcı deneyimlere dönüşüyor.
Pandemi sürecinde geliştirilen tasarımlardan biri olan Pebble, tek kullanımlık plastik oranını azaltmak amacı ile Pharrell Williams ve tasarım stüdyosu Pentatonic işbirliği ile tasarlandı. Pebble kişisel sofra takımı seti geri dönüştürülmüş CD’lerden tasarlandı. Set, bir çanta içine katlanabilen çatal, bıçak, kaşık ve çubuklardan oluşuyor.
Bio’c, Zümra Yağmur Çetinler
Zümra Yağmur Çetinler’in tasarladığı Bio’c, tek kullanımlık plastiklerin yol açtığı zarara karşı, doğaya zarar vermeyen alternatif tek kullanımlık plastikler yaratmayı bir çözüm olarak ele alıyor.
Bio’c, tek kullanımlık plastik tüketiminin en yaygın alanlarından biri olan paket servis hizmeti veren yiyecek ve içecek yerleri için biyoplastikten (portakal kabuğu ve soğan zarı gibi) kendi atıklarını değerlendirerek paketleme üretmeyi hedefliyor.
Laplate, Petek Doğa Dayıoğlu
Petek Doğa Dayıoğlu’nun tasarladığı Laplate, günümüzde değişen ev içi yaşamlarıyla oluşan yeni yemek yeme kültürüne alternatif bir ürün.
Koltukta oturarak, elde ve kucakta tüketilen hızlı yemeklere karşılık, konvansiyonel yemek araç gereçleri yetersiz kalabiliyor. Laplate, domestik alanlarda masa kullanmaya gerek duymadan yemek yemeyi destekleyen, elde ve kucakta yemek yemeyi kolaylaştıran üç üründen oluşan bir tabak ailesi.
Eate, Ayşe Esma Sayıntürk
Ayşe Esma Sayıntürk’ğn tasarladığı EATE, beslenmeyi biyolojik bir eylem olmanın ötesinde, ‘Fusion Fine Dining’ çerçevesinden değerlendiriyor.
Küreselleşen dünyada, kültürler ve coğrafyalar arasındaki, eski ve yeni varoluş biçimleri arasındaki zar evrilmeye başladı. İnsanlar, tatlar ve aromaların sofra takımları üzerinde oluşturulan uyumlarıyla başka bir mutfak kültürünü keşfetmek ister hale geldi. Farklı mutfak kültürlerini bilincine almak isteyen, bugün ‘deneyimsel yemek yeme’ ifadesine karşılık gelen ‘Fusion Fine Dining’ alanındaki çalışmalar artmaya başladı.
EATE; yemek yapmayı ve yemeyi seven herkese hitap edecek; evrensel, deneyimsel, kullanışlı ve farkındalık yaratacak, alışılmışın dışında bir sofra takımı. EATE beş tabak ve yedi araçtan oluşuyor. Çift taraflı kullanılabilen bu ürünler, kullanım kolaylığı sağlaması açısından ergonomik ve istiflenebilir olacak şekilde tasarlanmış.
Kamusal alanda kapsayıcı yaklaşımlar
Pandemi döneminde uzun bir süreyi evlerimizde geçirdikten sonra, sokağı da ev gibi düşünmek kamusal alann geleceği için oldukça pozitif bir yaklaşım olabilir. Kamusal alanın bu bilinçle daha katılımcı ve kapsayıcı biçimlenmesi üzerine tasarımcıların yorumları çeşitleniyor.
İsveçli tasarım stüdyosu Form Us With Love, kamusal alanda duvar, ayırıcı gibi elemanlar olmadan mahremiyet-bir aradalık yaratan bir kent mobilyası seti tasarladı. The Levels, paylaşımlı ve domestik alan arasındaki ilişkiyi sokakta deneyimletiyor.
Rhetoric: I have things to say, Egehan Eren
Egehan Eren, projesinde insanlığın varoluşundan itibaren kendine ifade alanı açabilmek için yeni medyumlar icat etmesi ile yola çıkmış.
Bilgi akışının hızlanması ve bireycilik, söylev verme istediğini/ihtiyacını erk sahibi ve popüler kişilerden “her kesimden insan”a doğru genişledi. Bu isteği/ihtiyacı karşılamak adına sunulan sosyal medya platformları, bireyi 280 karakter ve kare fotoğraf gibi kalıplara sokarak alan açar görünmekte. Bu kalıpların dışında bireye ifade alanı yaratmak için modüler bir sahne olarak tasarlanan “Retorik” istenilen mekâna kurulabilen bir modüler sahne sistemi. Bu modüller, ihtiyaca göre farklı varyasyonlar oluşturabiliyor. Bir yandan, bu ürün sosyal medyada demokratikleşen retoriğin fiziksel çıktısını kurguluyor.
Kentsel Mola, Irmak Yenice
Irmak Yenice’nin tasarladığı Kentsel Mola, kent planlamasında karar verici mekanizmaların üzerine kullanıcı yorumları ile gelişen kentsel bellek kavramına odaklanıyor. Kullanıcının kent içinde içgüdüsel veya bilinçli gelişen davranışlarının yarattığı kolektif bilgiden beslenen ‘Kentsel Mola’ projesi, kalabalık içinde bir buluşma noktası yaratan modüler bir kent mobilyası seti.
Tasarımda etkileşim sağlayan silindirik birimler, ürünün insan ile olan ilişkisini zenginleştiriyor; oturma, yaslanma, oynama gibi kullanımları barındırıyor. Modüler olan birimler yan yana gelerek birçok varyasyonda alan yaratabilir. Bu sayede herhangi bir kentin herhangi bir meydanına, yaya yoluna, parkına yerleştirilebilir ve yerleştirildiği her konumda yeni anlamlar kazanabilir.
Öğrenciler
Adem Sınağ, Ali Sarp Aktan, Atakan Uzun, Ayşe Esma Sayıntürk, Beyza Özmen, Can Bartu Çelik, Çağla Şahin, Deniz Birkalan, Derin Gürgün, Derin Deniz Akmanlar, Didem Erdem, Dilge Arslancan, Efe Akıncıoğlu, Egehan Eren, Ekin Cunbul, Evren Dövenci, Eylül Tulçalı, Gülfem Naz Yılmaz, Gün Kerimoğlu, Hande Akın, Irmak Yenice, İdil Beliz Saraç, İrem İlayda Çeçen, İsmail Deniz, Kaan Öründü, Latif Mahmudoğlu, Maria Deniz Kadıoğlu, Mehmet Olgaç Keskin, Melisa Feride Öztürk, Mina Başar, Naz Feryal Cezayirli, Nisa Taylan, Öykü Kangül, Pelin Ventura, Petek Doğa Dayıoğlu, Rana Cabi, Sercan Okay, Şevval Naz Çakar, Tuğçe Yakup, Türkan Yaprak Kaynar, Yusuf Utku Dedetaş, Zeynep Kişioğlu, Zümra Yağmur Çetinler
Stüdyo Yürütücüleri:
Özlem Er, Ahmet Sertaç Öztürk, Gürçağ Özler, Ulaş Erdoğan, Gizem Öz