Kentsel ütopyalar üzerine geliştirilen fikirler ve hayata geçirilen yapılar, insanı doğadan soyutlayan ve var olmayan bir gerçeklik içine yerleştiren modeller olarak tarihteki yerini aldı. Mimarın, endüstrinin toplumları belirli bir ideolojik düzene oturtma güdüsü, bugün; müze, sergi alanı gibi farklı işlevlerde kent yaşamına kazandırılan ünitelere dönüştü.
Fransa’da Jean-Baptiste André Godin’in kooperatif komünite ütopyasının bir sonucu olan Familistere de Guise, işçi sınıfı için tasarlanmış bağımsız bir konut ünitesiydi. Bugün müze olarak kullanılan yapı, demir strüktürü, geniş avlusu ile kendi içinde bir yaşam alanını tanımlıyordu. Sosyal saray anlamına gelen Familistere de Guise, toplumdaki farklılıkları minimize eden bir mimarlığı savunuyordu.
Fransa’dan bir başka önemli figür Étienne Cabet’nin 1840’ta yayınladığı ve daha sonra Karl Marx’a da esin kaynağı olan The Voyage to Icaria (İkarya’ya Yolculuk) kitabı, komünist ütopya ideolojisini hayata geçirmek üzerine yazılmıştı.
Vitra Tasarım Müzesi 8 Ekim 2016 - 22 0cak 2017 tarihleri arasında tasarım sahnesinde mobilya ve obje çalışmaları ile bildiğimiz Ronan ve Erwan Bouroullec’in tasarladığı Rêveries Urbaines sergisine ev sahipliği yapıyor.
Zaha Hadid’in tasarladığı Vitra yangın istasyonu binasında yer alan Rêveries Urbaines sergisi, geçtiğimiz yüzyılın kent ütopyalarının aksine, kentin doğa ile etkileşmesini temel alan modeller sunuyor.
Sergi Bouroullec kardeşlerin bir sene boyunca yaptığı kentsel araştırmaların sonucunda şekillenen 14 önerinin vücut bulmuş hali. Projeler doğa ve doğanın getirdiği her türlü etkinin kentte şekillenmesini savunuyor.
Açık bir eskiz defteri şeklinde sergilenen modellerden her biri farklı bir kentsel probleme çözüm öneriyor. Maketler üzerinden anlatılan hikayeler, farklı senaryolar üzerinden kentin nasıl bir zevk/eğlence alanı olabileceğini gösteriyor.