Commons & Communities İstanbul Seminerinden Ana Fikirler
Commons & Communities İstanbul, Dünya Mimarlık Haftası Paralelinde 6 Ekim’deki Seminer ile Salt Galata’da başladı.
Seminer programı; mimarlığın; çağımızın zorluklarına farklı coğrafyalarda nasıl yanıt verdiğine dair interaktif bir öğrenme ve etkileşim platformu oluşturmayı hedefleyerek; Brezilya’dan, Danimarka’dan ve Türkiye'den mimarları üç tema altında bir araya getirdi.
Seminer; *Commons & Communities Global Mimarlık Sergisi kapsamında; Danimarka Kültür Enstitüsü Türkiye yürütücülüğünde ve In-Between Design Platform moderasyonunda gerçekleşti.
1.OTURUM: KÜLTÜREL COĞRAFYA İLE DİYALOG İÇİNDE OLAN MİMARLIK
Han Tümertekin; 17. Uluslararası Mimarlık Sergisi, Venedik Bienali için Han Tümertekin ve Proje Ortakları tarafından tasarlanan Side by Side üzerinden, su ve kara arasındaki sınırların bulanıklaşmasına odaklandı. Tümertekin, 'kara-su' ilişkisini; denizdeyken aynı zamanda karada oturmanın yarattığı sınırların bulanıklaşma halini, her şeyle ve herkesle bir arada olma deneyimini tartıştı.
Side by Side; su kenarlarında bir arada yaşama potansiyellerini basit ama güçlü bir mimari eleman olan merdiven üzerinden tercüme ediyor ve şu soruyu soruyor: Mimarlık motivasyonumuza ve davranışlarımıza etki eder mi? (“Mekanı hareket oluşturur, Jensen, 2009
3XN Architects’in Proje Yöneticisi Thomas Käszner, merdiveni; benzer bir bakış açısıyla ancak farklı bir coğrafyadan; insanları birbirine bağlayarak sosyal mekanlar yaratan Ørestad College projesi üzerinden inceledi. Kopenhag’da “merdivenlerde buluşalım” mottosunu benimseyen okulda; gastronomi ve kimya dersi dışında derslik bulunmuyor. Ørestad College, mekanların açık bir şekilde birbirine bağlanmasının getirdiği mimari esneklik ile, kullanıcıların birbirine bakmasını sağlarken; Side by Side kullanıcıları yan yana getiriyor. Her iki projede, açık plan aracılığıyla ‘açık fikirli’ olmak teşvik edilirken; spontane sosyal mekanlar üzerinden ‘mimarinin davranışı etkilemesi’ konusu tartışılıyor.
Thomas Käszner, aynı zamanda Danimarka'nın Lemvig kentinde yer alan Klimatorium İklim Merkezi projesinin kentte yeni bir öğrenme ve buluşma noktası oluşturmasına değindi.
Benzer bir yaklaşımla Salon'un Kurucusu Alper Derinboğaz; İstanbul Kent Müzesi aracılığıyla günümüz müzesini; sosyal etkileşimi ve refahı geliştiren yaşayan bir kültür merkezi olarak yeniden düşünmeye odaklandı. Yerden öğrenmeyi' vurgulayan Alper Derinboğaz; mekanı bağlamından koparıp almak yerine; mekanı açıp, kenti altyapı ve zaman çizelgesinden anlamaya çalışmanın yanı sıra, kültürel altyapıdan da yararlanmanın önemini vurguladı.
‘Yerden öğrenmek’ öğretisine bir başka örnek olarak; Yahşibey Tasarım Çalışmaları #49 Ekibi, bu sene Nevzat Sayın ve Herkes İçin Mimarlık Derneği ile birlikte, Yahşibey'deki iki adet terk terk edilmiş köy okulu için geliştirdikleri ‘gerçekleştirilebilir’ tasarım önerilerini sundu. Ekip, yerel halkın dikkatini çekerek onların katılımını sağlamanın önemli bir nokta olduğunu belirtirken, çevrede yaşayan insanların 'Eğlenceli olacaksa katılırım' ifadesi üzerinden tasarım önerilerine olan tutumlarını yansıttı. Bu örnek üzerinden ‘Komüniteye geri vermek” kavramı ön plana çıktı.
Farklı açılardan toplumun refah seviyesini iyileştiren diğer bir örnek olarak SO? Kurucuları Sevince Bayrak ve Oral Göktaş ‘Hope on Water’ projesi üzerinden disiplinlerarası bir anlayışıyla acil durum konutu geliştirmek üzerine konuştu. Sevince Bayrak ve Oral Göktaş depremde mimarlığın rolüne ve Hope on Water’ ile katlanabilir yüzer bir yapı tasarlayarak depreme karşı çözümleri İstanbul için lokalize etmeye odaklandılar.
1. Oturumun Ana Tartışma Başlıkları
• Kara-Su İlişkisi / Sınırları Bulanıklaştırma
• Mimarinin davranışlara etkisi
• Bir iletişim biçimi olarak merdivenler
• Topluma geri kazandırılan mekanlar
‘Yer’den öğrenmek
Her kademede mimarlığın pratik edilmesi
2. OTURUM: KOLEKTİF ÜRETİM YOLUYLA TOPLULUKLARI GELİŞTİREN MİMARLIK
Elif Çeçen ve Zeynep Tümertekin, Üçüncü Mekan üzerinden; çeşitli komünitelerle birlikte sürekli gelişen bir kamusal alan yaratmaya odaklandı. Elif ve Zeynep, sosyal mekanın dinamiklerini değiştirmek için bir mekanda toplanma, çalışma, rahatlama, yemek yeme ve eğlenme duygusunu geliştirmeyi amaçlıyor. Kemerburgaz Kent Ormanı'nın yer aldığı araziyi inşaat sırasında ortaya çıkan malzemeleri geri kazandırıp kullanarak ve mevcut alanları yeniden yapılandırarak Üçüncü Mekan’a dönüştürdüler.
Elif ve Zeynep, Üçüncü Mekan'ın sadece mimarları değil, aynı zamanda yöneticiliğini ve sanat yönetmenliği rollerini de üstleniyor. Dolayısıyla ziyaretçileri, ziyaretçilerin ihtiyaç ve beklentilerini tanımaya başladıkça Üçüncü Mekan her geçen gün değişiyor ve bunun tersi de gerçekleşiyor; ziyaretçiler Üçünü Mekan’ı anlamaya başladıkça mekana dair duyguları evriliyor. Ortaya çıkan ilişki dinamikleri de Üçüncü Mekan'ı besliyor.
Farklı coğrafyadan, insanların birbirlerini tanıyarak geliştirdiği mekanlara başka bir örnek ise ONSITE Gallery. Aarhus School of Architecture Sergi Küratörü Mimar Karen Kjærgaard, okulun isteklerine ve çalışmalarına göre değişen bir dizi sergi ve etkinlik hazırlayarak bir mimari galerisi sunuyor ve 'Form insanları takip eder' fikri üzerinden galerideki çalışmalarını sürdürüyor.
Ortak bir etkileşim ve performans stratejisi altında mimarinin kürasyonuna farklı bir coğrafyadan değinen Erginoğlu&Çalışlar; küratörlüğünü üstlendikleri Palanga Sanat & Mimarlık Çiftliği projesini anlattı. Hasan Çalışlar, Palanga Sanat & Mimarlık Çiftliği üzerinden sanatı, tarımı ve gündelik hayatı kapsayarak bütüncül bir kültür yaratan kolektif mimarlık metodolojisine odaklandı. Çalışlar, sert iklim koşullarında Erzincan’da, hayvanlar için tasarım yapmanın zorluklarını, Erzincan'dan öğrendiklerini aktardı.
Palanga Çiftliği'ne benzer bir tutumla; doğa ve komüniteler için tasarlamaya başka bir örnek olarak İlya'nın Kuzguncuk Bostanı, Boğaçhan Dündaralp ve Tülay Atabey tarafından anlatıldı. İstanbul'daki kentsel yaşamın bir örneği olan Bostan için hükümetin özelleştirme çabalarına rağmen yerel halk, bölgenin kolektif hafızasının biriktiği bostanı bir kamusal alan olarak korumak için uzun yıllar direnç gösterdi. Dündaralp ve Atabey, İlya'nın Kuzguncuk Bostanı aracılığıyla kamu arazilerinin geri kazanılmasında dayanışmanın nasıl kilit bir rol oynayabileceğine odaklandı.
2. Oturumun Ana Tartışma Başlıkları
• Bir katalizör olarak sosyal alan
Tanışıklık üzerinden evrilen mekanlar
• Ortak bir etkileşim ve performans stratejisi altında mimarlığın kürasyonu
• Dayanışma ve birlikteliği cesaretlendiren mimarlık
Kolektif kent hafızasının oluşumunu destekleyen yapıcı direnişler
3. OTURUM: TOPLULUKLARI GÜÇLENDİRMEK İÇİN BİR ARAÇ OLARAK MİMARİYİ YENİDEN ÖĞRENMEK
ŞANALarc kurucu ortaklarından Murat Şanal, kentlerdeki hızlı gelişmelere karşı ‘birlikte-yaratım’ süreçlerine odaklanan etkinlik ekonomisi üzerine konuştu.
Şanal; Şişhane Meydanı projesini, çevresiyle ilişkili bir örnek olarak aktararak, burada yer alan otoparkın işlevinin ötesine geçerek sanata yer açan bir mekana dönüştüğünü ve bu şekilde şehirdeki bariyerlerin eriyebileceğini anlattı.
Bu örnekteki gibi yoğun kentsel aktiviteler, aynı zamanda akıllı kentsel mobilite çözümlerini de gerektiriyor.
Kullanıcıların tasarım sürecine dahil edilmesini hedefleyen başka bir yaklaşımı Superpool aktardı. Superpool'un kurucu ortağı Gregers Tang Thomsen, şehri 3 yaşındaki bir çocuğun yüksekliğinden, görme açımızı değiştirerek kamusal alanlarda kapsayıcı bir yaklaşım yaratmaya odaklandı. Thomsen; kapsayıcı mobilite yaklaşımı ile birlikte topluluk için değil, toplulukla birlikte tasarlamanın gücünü tartıştı.
Akıllı mobilite çözümleri üzerine; Danimarka Teknik Üniversitesi'nde (DTU) Doçent ve LABMOB'un eski CEO'su Victor Andrade, sosyal eşitsizliğin ve mekansal ayrışmanın yüksek olduğu Brezilya'daki favelalardan örnekler ile konuşmasına başladı. Victor’un Brezilya’da geliştirdiği kentsel mobilite projesi; favelelardan Ipenama Plajı’na kadar uzanan birbirine kontrast kentsel dokuları bir asansör ile bağlıyor. Proje; bir noktadan diğer noktaya geçme deneyimini birbirinden tamamen farklı iki mahalleyi birleştirerek farklılaştırıyor. Victor Andrade; akıllı kentsel mobilite çözümlerinin aynı zamanda kentlerde çeşitliliği, kapsayıcılığı ve farklılıklara olan toleransı da desteklediğini belirtti.
Danimarka’da çalışmalarına devam eden mimar Erik Juul, komünitelere yönelik mimari yaklaşımını; evsizler için geliştirdiği konut tasarımları ve kamusal aktiviteler üzerinden tartıştı. Erik Juul; yerel halk ve evsizler arasında bir buluşma platformu yaratan, etrafı bahçelerle çevrili çok katmanlı beyaz kütlelerden oluşan konutlar ile evsizlik sorununa yanıt veren metodolojisine odaklandı.
Komünietelerin yaşam koşullarına dikkat çeken başka bir örneği Tabanlıoğlu Mimarlık’ın ortağı Melkan Gürsel aktardı. Gürsel, yerel kültürün özgün değerlerini kullanarak kırsal alanda kadınların güvenini, paylaşımını, öğrenmelerini ve üretimi teşvik etmeye odaklanan Baksı Hüsame Köklü Kadın İstihdam Merkezi projesinin gelişimini paylaştı. Melkan Gürsel, bu örnek üzerinden geleneksel yaşam tarzlarını zenginleştirerek mimarlık yapma pratiğine odaklandı.
3. Oturumun Ana Tartışma Başlıkları
• İşlevin ötesine geçerek şehirdeki bariyerleri eritmek
• Birlikte yapabileceklerimizin gücü
• Topluluk ‘için’ tasarlamak kavramından; topluluk ‘ile birlikte’ tasarlamak kavramına geçiş
• Sosyal eşitsizliğe ve mekansal ayrışmaya yanıt veren ve köprü kuran mimarlık
• Şehirde farklılıkları tolere etmeye cesaretlendiren akıllı mobilite çözümleri
• Farklı komüniteleri birleştirmek için kamusal aktivitelerin potansiyeli
* Commons & Communities İstanbul Programı Dünya Mimarlık Haftası paralelinde, Danimarka Kültür Enstitüsü Türkiye yürütücülüğünde; In-Between Tasarım Platformu küratörlüğünde; Danimarka Kültür Bakanlığı, Danimarka Sanat Vakfı, Danimarka Dışişleri Bakanlığı ve Danimarka Ankara Büyükelçiliği desteğiyle; Salt ev sahipliğinde, Technowood’un sergi prodüksiyonu ve Samsung'un teknoloji partnerliği ile gerçekleştirildi.